20. Hukuk Dairesi 2014/5435 E. , 2015/17 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
.
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 13/11/2009 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin ... Köyü sınırları içinde bulunan taşınmazı içinde yer alan meyve ağaçlarının davalı kurumun ....Karayolu yapımı sırasında haksız bir şekilde kamulaştırma işlemi yapmadan kesildiğini, yine, davalı kurum, 2007-2008 yılları arasında yapılan kadastro çalışmaları sırasında müvekkilin yaklaşık 30-40 yıl zilliyetliğinde bulundurduğu ve malik sıfatıyla sahiplendiği gayrimenkulü kamulaştırma işlemi yapmadan kendi mülkiyetine geçirdiğini ileri sürerek, yapılacak yargılama neticesinde davanın kabulü ile müvekkile ait gayrimenkulün ve davalı kurumca yapılan yolun paftası içinde kalan tapu kaydının iptali ve müvekkil adına tescilini, kamulaştırmasız elatma sonucunda oluşan zarar ziyanların fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydı ile tazminini talep ederek dava açmıştır.
Daha sonraki beyanlarında; müvekkilin zilyetliğinde bulunan ve davalı kurum mülkiyetine geçirilen keşif sırasında ortaya çıkacak sınır ve miktar itibari ile davayı bu aşamada sadece tescile yönelttiklerini, davanın bu şekilde kabul edilmesini talep etmiş, davalarının sadece yol olarak bırakılan alana yönelik olduğunu belirtmiştir.
Davacı, 13.06.2012 havale tarihli ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/56 E. sırasına kaydedilen dava dilekçesi ile; dilekçe ekindeki krokide (A) harfiyle gösterdiği 4000 m2 miktarındaki taşınmazın babasından miras kaldığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili talebiyle dava açmış, davanın eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece, davanın makul süre geçtikten sonra açıldığı ve kadastro tesbiti kesinleştikten sonra 20 yıllık sürenin de geçmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paftasında yol olarak bırakılan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılıp ilân edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve kadastro tesbitinin kesinleştiği tarihten itibaren 20 yıllık kazanım süresinin geçmediği belirlenerek hüküm kurulmuş olduğuna göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davacı ..."a yükletilmesine 14/01/2015 günü oy çokluğu ile karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY YAZISI
Davacının,... sınırları içerisinde bulunan ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer hakkında, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak açtığı tescil davası, mahkemece, kadastro tespitinden sonra makul süre içinde dava açılmadığı ve kadastro tespiti ile dava tarihi arasında 20 yıl geçmediği gerekçesiyle reddolunmuştur.
Yörede kadastro tespitinin yapıldığı tarih ile dava tarihi arasında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi dolmamış olduğundan davacının, kadastrodan sonraki zilyetliğe dayanarak mülkiyet hakkını kazanamayacağı gerekçesi doğru ise de somut olayda davacı, kadastrodan önceki zilyetliğe de dayanmıştır. Mahkemece, kadastro tespitinden itibaren iki yıllık makul süre içinde dava açılmamış olması karşısında artık, kadastrodan önceki zilyetliğe dayanılarak dava açılamayacağı gerekçesiyle, kadastrodan önceki zilyetlik araştırılmaksızın davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna uygun bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesi uyarınca herkes, yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğüne sahip olup, bu özgürlüğün en yaygın kullanılma şekli dava açma hakkıdır. Yine Anayasamızın 13. maddesi uyarınca "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir." 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde, kadastro sırasında haklarında tutanak düzenlenen taşınmazlar yönünden, kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açma hakkı 10 yıl ile sınırlanmış ise de, kadastro sırasında tespit harici bırakılarak haklarında kadastro tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlar yönünden kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açma hakkını sınırlayan herhangi bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, davacının kadastrodan önceki zilyetliğe dayanarak açtığı dava yönünden işin esasına girilip, iddia ve savunma çerçevesinde bildirilen deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken usûl ve kanuna uygun bulunmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi kanaatimce isabetsizdir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın reddine ilişkin verilen temyize konu kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyorum.