Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, kazanın meydana gelmesinde, Adli Tıp Raporuna göre işverenin kusursuz bulunduğu gibi kazayı yapanında davacıların murisi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan bu sonuç dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacılar murisi A.Ş."ın 27.5.2002 günü yönetimindeki 33 AU 783 plaka sayılı kamyonet ile Adana-Ceyhan karayolunda seyir halinde iken lastik patlaması sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun dışına çıkıp şarampole yuvarlanması şeklinde meydana geldiği tesbit edilmiş olan trafik-iş kazasında vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Olay hakkında düzenlenmiş olan 27.5.2002 tarihli trafik kazası tesbit tutanağında olayın oluş biçimi açıklandıktan sonra kazanın oluşumunda sürücü A. Ş."ın arıcın hızını, yük ve teknik özellirlerinin gerektiği şartlara uydurmaması nedeniyle kusurlu olduğunun belirtildiği, yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtiras dairesinden alınan 12.10.2004 tarihli ilk raporda sürücü A. Ş."ın kusursuz olduğu lastik patlaması (teknik arızanın) olayın oluşuna % 100 oranında etkili olduğunun bildirildiği, itiraz üzerine üç trafik uzmanından oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan 25.2.2005 tarihli raporda sürücü A. Ş."in 3/8 (%37.5) oranında kusurlu olduğu, lastik patlaması şeklindeki teknik arızanın olaya 5/8 (%62.5) oranında etken olduğunun, itiraz nedeniyle Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 5.9.2005 tarihli ikinci raporda ise çelişkili gerekçelerle olayda davalı işverenin ve davacılar murisi sürücünün kusursuz olduğunun belirtildiği mahkemecede bu rapor değerlendirilerek sonuca varıldığı görülmektedir. İş güvenliği kuralları yönünden herhangi bir irdeleme ve tartışmayı içermeyen kusur raporları arasında çelişkiler bulunduğu, sadece trafik kuralları çerçevesinde inceleme ve değerlendirmeler yapıldığı ve görülen çelişkiler karşısında hir birinin hükme esas alınabilecek içerik ve nitelik taşımadığı ortadadır. Bu şekilde çelişkili raporlarla doğru sonuca varılmasının mümkün olamayacağı açıktır.
Yapılacak iş, işyerinden araca ait tüm bilgiler, muayene ve bakım belgeleri getirtilmeli, bundan sonra olayın iş kazası niteliğide dikkate alınarak iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerinde katılımıyla oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyetinden kazanın meydana gelmesinde iş güvenliği ve trafik kurallarının ihlalinin söz konusu olup olmadığı, öyle ise hangi kurallara ne sebeple ayrılıklar bulunduğu, gerçekten lastik atlaması şeklinde bir teknik arızanın olup olmadığı, olmuşsa bu arızanın sebebi ve olaya etki dürecesinin ne olduğu hususlarını dayanaklarıyla birlikte açıklayıcı, tarafların kusuru varsa oranlarını belirleyici şekilde açık, denetime elverişli raporla belirlenmeli, varsa olaya kısmen veya tamamen etkili olmuş bir teknik arızanın varlığının saptanması halinde teknik arızanın tehlike sorumluluğunun bir şekli olup işverenin sorumluluğunu da gerektirdiği gözetilmek suretiyle bir sonuca varılmalıdır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.