11. Hukuk Dairesi 2014/1113 E. , 2014/19858 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BAYBURT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2010/130-2013/155
Taraflar arasında görülen davada Bayburt Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/05/2013 tarih ve 2010/130-2013/155 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen ilk davada davacı/birleşen 2010/139 esas sayılı davada davalı banka vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16.12.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı birleşen davada davacı M.. E.., asıl ve birleşen davada davalı M.. E.., asıl davada davalı A.. Ş.. ve birleşen davada davalı L.. E.. vekili Av. İ.. T.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı Akbank AŞ vekili (2010/130 Esas sayılı), davalıların asıl borçlusu ve kefili oldukları ticari işlek kredisi kapsamındaki borcun ödenmediğini ileri sürerek, 220.626,03 TL alacağının temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Davacı Akbank A.Ş. vekili (2010/131 Esas sayılı) davalıların borçlusu ve kefili olduğu olduğu ticari işler kredi sözleşmesine dayalı borcun ödenmediğini ileri sürerek, 212.888,09 TL.nin davalılardan temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuş, % 40 tazminatın tahsilini istemiştir.
Davacı M.. E.. vekili(2010/139 Esas sayılı), müvekkilinin davalı Banka"nın 2006-2007 yılından itibaren müşterisi olduğunu, kredi kullanmak için bankanın istemi üzerine çek ve senetleri ibraz ettiğini, bu çek ve senetler tahsil edildiği halde müvekkiline kredi kullandırılmadığını ve banka müdürü tarafından "onay gelmedi" denilerek oyalandığını, daha sonra davalı Banka"nın müvekkilinin izni ve bilgisi dışında, kredi kullanıldığını, bu kredilere ilişkin müvekkilinin hiçbir dekont yada sözleşmede imzasının ve onayının olmadığını, davalı Banka"nın müvekkilinin ibraz ettiği çek ve senetlerden 70.500 TL"yi tahsil ederek kullandığını, müvekkilinin tahsil edilen bu bedelin ve bankanın elinde bulunan diğer çek ve senetleri istediğinde banka müdürünün açığa alınmış olması nedeniyle bu isteğinin yerine getirilmediğini iddia ederek müvekkilinin davalı Banka"ya 170.000 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, davalı Banka"nın %40 tazminata mahkum edilmesini, 70.500 TL alacağın tahsil edildiği tarihten itibaren en yüksek ticari kredi faizi ile birlikte davalı Banka"dan tahsiline karar verilmesini, Banka"nın müvekkiline iade etmediği çek ve senetlerin iptaline veya müvekkiline aynen iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Banka vekili, davanın zamanaşımı ve esas yönünden reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı Akbank A.Ş"nin 2010/130 ve 2010/131 esas nolu dava dosyalarına ilişkin olarak davalıların kredi kullanım, nakit çekim işlemlerinde imzalarının bulunmaması, var olan imzaların da davalılara ait almaması, bu kredilere ilişkin olarak normal işleyişin dışında birçok hususun var olması, mesai bitiminden sonraki saatlerde bile kredi kullandırılma işlemlerinin yapılması vb. şüpheli hususlar karşısında, davalıların adı geçen kredileri kullandıklarına ilişkin olarak olumlu bir kanaat oluşmadığı, bankanın herhangi bir ödeme yaparken mutlaka imza alması gerektiği, bankanın bunun sonuçlarına katlanması gerektiği, paraların çekildiğine ilişkin olarak ortada belge, imza, dekont vb. olmadığından, davalıların bu borçlardan sorumlu tutulamayacakları gerekçesiyle davacı Akbank"ın açmış olduğu davaların reddine karar vermek gerektiği; M.. E.."nun herhangi bir kredi aldığına, para çektiğine ilişkin dekontlarda imzası olmaması sebebiyle 1 nolu isteminin yani, Akbank"a 170.000 TL borcu olmadığının tespitine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davacı Akbank A.Ş."nin açmış olduğu (2010/130 ve 2010/131 esas sayılı) davalarda davalılardan alacağının olmadığının tespitine, davacı M.. E.."nun açmış olduğu 2010/139 esas sayılı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen ilk davada davacı/ birleşen ikinci davada davalı Banka vekili temyiz etmiştir.
1-Asıl ve birleşen ilk dava, ticari işlek kredisi kapsamında ödenmeyen alacağın tahsili, birleşen ikinci dava ise asıl dava ilgili borçlu olunmadığının tespiti ve alacak istemine ilişkin olup, mahkemece verilen kısa kararda birleşen ikinci dava ile ilgili olarak hiç bir hüküm kurulmadığı halde, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında bu davanın kabulüne karar verilmek suretiyle açıkça kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
Oysa, T.C.Anayasası yargılamanın aleniyeti ilkesini benimsenmiş olup, bunun anlamı yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. Bu bağlamda mülga HUMK. nun 382.(HMK.294-298) maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde,
Yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni olacağının içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra, hakimin önceki kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırmak kaydıyla yeni bir karar vermekten ibarettir.
2- Bozma neden ve şekline göre, asıl ve birleşen ilk davada davacı/birleşen ikinci davada davalı Banka vekilinin diğer tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle, asıl ve birleşen ilk davada davacı/birleşen ikinci davada davalı Banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle, diğer tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.