Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, miras bırakanı eşi M. ile birlikte paydaş olduğu 10 parsel sayılı taşınmazı davalıların baskı ve tehditleri nedeniyle dava dışı B.’a satış suretiyle bedelsiz temlik ettiklerini, eşinin ölümünden sonra baskı ve tehdidin B.a yöneltildiğini ve davalılar adına tescilinin sağlandığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, bedel karşılığı taşınmazı satın aldıklarını bildirip, davanın reddini savunmuşlar, birleşen dava ile de, kayden maliki oldukları taşınmaza davacının haklı bir nedeni olmaksızın müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davacı iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı karşı davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Asıl dava, ikrah hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleşen dava ise çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, karşılık davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı-karşı davalının, miras bırakanı Mehmet ile paydaş olduğu 10 parsel sayılı taşınmazın tehdit ve baskılar sonucu dava dışı kişiye emaneten temlik edildiğini, bu kişiyede baskı ve tehdidin devam etmesi sonucu taşınmazın davalılar adına tescilinin sağlandığını ileri sürerek kendisine ait 1/2 payın iptal ile adına tescili, murisine ait diğer 1/2 payında iptali ile terekeye iadesi istemiyle eldeki davayı açtığı görülmektedir.
Bilindiği üzere, Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, miras bırakanın payı bakımından elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine T.M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı-karşı davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.