21. Hukuk Dairesi 2018/229 E. , 2019/779 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A)Davacı İstemi;
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı işverende duvar işçisi olarak çalıştığını, davalı bünyesinde çalışmakta iken 11/02/2016 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası neticesinde yaralandığını, bu nedenle iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
B)Davalı Cevabı;
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalı işveren, usul açısından yetki itirazında bulunduklarını, kazadan sonra ... Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma dosyası açıldığını, ancak bu dosyada uzlaşma sağlandığını, 5271 sayılı Kanunun 253.maddesi gereğince uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamadığını, bu nedenle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
CMK 253 maddesinin hükümet gerekçesi ile CMK 253/19 maddesindeki düzenlemeye göre uzlaşma halinde tazminat davası açılamayacağı, açılmış davadan feragat edileceği dikkate alınarak ve bu konuda Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2015/13528 Esas ve 2016/6953 Karar sayı ve 19/04/2016 tarihli ilamı da göz önünde bulundurulduğunda davacının uğramış olduğu iş kazası ile ilgili olarak soruşturma aşamasında davalı ile yasaya uygun olarak uzlaştıktan sonra, bu kez yasal düzenlemeye aykırı olarak daha fazla miktarda zarara uğradığından bahisle tazminat davası açamayacağı, bu hususun hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, kanunun böyle bir hakkı korumayacağı anlaşılmakla davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.” şeklinde belirtilmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
“1-Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 355-(1). maddesi gereğince dosya ile ilgili istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı ve istinaf başvurusunda bulunan tarafın sıfatı nazara alınarak yapılmıştır.
2-Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle davacının uzlaşma öncesi bir miktar ödeme aldığını kabul etmesi ve uzlaşma tutanağında “hiçbir talebi olmaksızın” uzlaştığını açıkladığı da anlaşılmakla, davacı tarafın istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair karar vermek gerekmiştir.” şeklinde belirtilmiştir.
E)Temyiz Nedenleri;
Davacı Vekili: Uzlaşma tutanağında herhangi bir miktar belirtilmediğini, davalının ödediği miktarın tedavi giderlerine ilişkin ibraz edilen masraflar da dikkate alındığında çok az olduğunu, uzlaşmadaki edimin yerine getirilip getirilmediğine bakılmaksızın savcılıkça takipsizlik kararı verilmesi hatalıdır. Davacının mağduriyetinin giderileceği yönündeki düşüncesi ile uzlaşmayı kabul ettiğini yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dava, iş kazası iddiasına dayalı davacının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, Ceza Muhakemesi Kanunun CMK 253/19 maddesindeki düzenlemeye göre uzlaşma halinde tazminat davası açılamayacağı, açılmış davadan feragat edileceğinin düzenleme altına alındığı gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasında yer alan uzlaşma tutanağında davacıya ödenmek üzere herhangi bir tazminat bedelinin kararlaştırılmadığı, uzlaşma üzerine davaya konu iş kazası nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, bazı suç tipleri için mağdur ile şüphelinin uzlaşması ile mağdurun zararlarının giderilmesi karşılığında suç faili lehine hükümler getirilmiştir. Uzlaşma ile ilgili bu hükümlerin, suç konusu olan iş kazaları ile ilgili maddi ve manevi tazminat davalarına nasıl etki edeceği incelenirse; iş kazası, olayda şahsi kusuru bulunan gerçek kişi işveren veya 3. kişiler bakımından suç sayılabilir. Taksirle yaralama suçu, Türk Ceza Kanununun 89. maddesinde düzenlenmiştir. Taksirle yaralamaya neden olma suçu, şikayete bağlı olsun veya olmasın uzlaşma hükümlerine tabidir. Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan uzlaşma hükümleri (253., 254., 255. maddeler), iş kazasının aynı zamanda taksirle yaralama suçu oluşturması durumunda tazminat hukuku bakımından sonuçlar doğurucu niteliktedir. Uzlaşmanın sağlanması halinde yukarıda belirtilen uzlaşma hükümlerine göre, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.Tazmin borcunun uzlaşma ile belirlenmesi ve belirlenen para borcunun ödenmesi, uzlaşmaya taraf olan şüpheli ya da sanık yönünden doğrudan kendi eyleminin sonucu olan borcun ifası anlamına gelecektir. Mağdur taraf maddi ve manevi tazmin borcunun miktarını belirlemiş ve şüpheli ya da sanık da bu miktara razı olarak belirlenen borcu ödemişse ifa nedeniyle borç sona erer.Somut olayda, uzlaşma tutanağında tarafların açıkça maddi ve manevi tazminat miktarları konusunda uzlaştıklarının anlaşılamadığı gibi, maddi ve manevi tazminat alacağına mahsuben yapılmış olduğu iddia edilen bir ödemenin olmadığı anlaşılmakla yargılamanın esasına geçilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde red kararı verilmesi hatalı olmuştur.
Yargılamanın esası açısından yapılacak incelemede ise dairemizin yerleşmiş uygulamaları dikkate alınarak, Kaza tarihinde yürürlükte bulunan5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde iş kazasının 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5. madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir. Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın SGK tarafından iş kazası kabul edilip edilmediği anlaşılamamıştır. İş kazası nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemleri için zararlandırıcı olayın iş kazası olup olmadığının tespiti ön sorundur. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir. Yapılacak iş; olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilip edilmediini araştırmak edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için davacıya önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise davacının Kuruma müracaat ederek iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanması için önel vermek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Öte yandan Maluliyetin tespiti açısından davanın yasal dayanağı Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Yasanın 95. maddesidir. Anılan maddeye göre "Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usûlüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usûlüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Kurumun birlikte çıkaracağı yönetmelikle düzenlenir. Bu yasal düzenleme gereğince düzenlenen Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşleri Yönetmeliğinin Geçici 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce çalışma gücü kaybı, iş kazası, meslek hastalığı, vazife malullüğü, harp malullüğü sonucu meslekte kazanma gücü kaybı ile erken yaşlanma durumlarının tespiti talebinde bulunan sigortalılar ve hak sahipleri için, yürürlükten kaldırılan ilgili sosyal güvenlik mevzuatının 5510 sayılı Yasaya aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı, 5. maddesinde sigortalı ve hak sahiplerinin çalışma gücü oranlarının a) Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastaneleri, b) Devlet Üniversitesi, c) Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı asker hastaneleri, ç) sigortalıların ikamet ettikleri illerde (a), (b), (c) bentlerinde belirtilen hastanelerin bulunmaması durumunda Sağlık Bakanlığı tam teşekküllü hastanelerin yetkili olduğu, bildirilmiş, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 56. maddesinde ise Kurum Sağlık Kurulunca verilen karara karşı yapılan itirazların Yüksek Sağlık Kulunca inceleneceği bildirilmiştir. Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de; diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Somut olayda, davacının sürekli iş göremezlik oranının yukarıda açıklanan prosedüre uygun olarak araştırılmaması da hatalı olmuştur.O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 11/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.