3. Ceza Dairesi 2015/11631 E. , 2015/14337 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : KYB - 2015/78383
Kasten yaralama suçundan sanık M.. N..’nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun Kanunu’nun 86/2, 86/3-e ve 31/3. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulmasına dair Kadirli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/01/2014 tarihli ve 2013/65 esas, 2014/24 sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı"nın 25.02.2015 tarih ve 2015/4856 – 14631 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 10.03.2015 tarih ve 2015/78383 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede; Dosya kapsamına göre, olayın tek bağımsız tanığı olan İ.. G.."in 23/03/2012 tarihli mahkeme huzurunda verdiği beyanında, taraflar arasında araziden kaynaklı eskiye dayalı anlaşmazlığın olduğunu, olay günü tarafların traktörün yanında itiştiklerini ancak ellerinde sopa veya başka bir cisim olmadığını beyan ettiği, katılan sanık H..G.."in 17/09/2011 tarihli raporunda, yaralanmasının sol kol ve sağ dizinde sıyrıklardan ibaret olduğu ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğunun belirtildiği, yine katılan sanıklar H.. N.., U.. N.. ve M.. N.."nin hazırlık ve kovuşturma aşamasında değişmeyen beyanlarında, Uğur ve M.. A.."nin römork almak üzere traktörle köye gittikleri esnada, katılan sanık H.. G.."in traktörün yolunu kestiğini, elinde sopa olduğu halde U.. N.."ye yönelik "neden ters bakıyorsun" diyerek sağ elinden tuttuğunu, bunun üzerine olay çıkmasın diye Uğur"un traktörle yoluna devam ederek gitmesi sonrasında tarlada işlerini bitirip eve döndükleri esnada Hakan’ın tekrar yollarını keserek tartışmanın yaşandığını beyan ettikleri hususları birlikte değerlendirildiğinde,
Taraflar arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle eskiye dayalı husumetin bulunduğu, olay günü katılan sanık H.. G.."in traktörle köye römork almak için giden U.. N.. ve M.. N.."nin önlerini keserek elinde sopa bulunduğu halde Uğur"un sağ elinden tutarak "neden yan bakıyorsun" şeklinde sözler söylediği, Uğur ve M.. A.."nin olay çıkmasın diye yollarına devam ettikleri, sonrasında Uğur, M.. A.. ve Harun"un tarladaki işlerini bitirdikten sonra eve döndükleri esnada H.. G.."in yollarını tekrar keserek tartışmaya başladığı ve bağımsız tanık İ.. G.."in şahit olduğu bahse konu tartışma olayında, katılan sanık Hakan"ın adli raporunda belirtildiği üzere sıyrıklardan ibaret yaralanmasının niteliği bakımından demir, levye, anahtar vb. gibi silahlarla oluşmasının hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, nitekim tanık İ.. G.."in de beyanında olayda tarafların ellerinde sopa veya başkaca bir cisim olmadığını beyan ettiği, tartışma ve kavga olayı öncesinde katılan sanık Hakan"ın Uğur ve Mehmet Ali"nin yollarını keserek sarfettiği sözlerden sonra olayın yaşanmış olması ve taraflar arasında eskiye dayalı husumetin bulunması nedeniyle katılan sanık Mehmet Ali"nin eyleminin gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak bir saldırıyı defetmek için fiille orantılı olacak şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılması gerektiği, nitekim 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 25. maddesinde "(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. (2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez." şeklinde belirtilen düzenlemenin bahse konu olayda uygulanma imkanı bulunup bulunmadığının tartışılarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde; isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK"nin 309.maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği hüküm, daha sonra davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 305 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223. maddeleri uyarınca temyiz edilebilme olanağına kavuşabileceğinden, bu aşamadan önce henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan, bu hükmün temyiz merciince denetlenebilme olanağı bulunmamaktadır. Kanun yararına bozma yasa yolunun ise temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulabilen olağanüstü bir kanun yolu olup, amacının ülke sathında uygulama birliğine ulaşılması, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi olup bu kanun yoluna başvurulabilmesi için ilk ve temel koşulun, verilen hüküm veya kararın istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmasıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 29/06/2010 gün ve 11/70-159, 22/05/2012 gün ve 2011/8-498 Esas, 2012/211 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sadece CMK"nun 231. maddesinin 5-14 fıkralarında belirtilen suça ve sanığa ilişkin objektif koşulların oluşup oluşmadığı noktasında kanun yararına bozma incelemesine konu olabilecek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği hüküm ise henüz hukuken varlık kazanmadığından incelemeye tabi tutulamayacak, bilahare davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde kanun yararına bozma incelemesine konu olabilecektir. Kanun yararına bozma talebinde belirtilen hukuka aykırılığın hükmün içeriğinin denetlenmesini gerektirmesi nedeniyle kanun yararına bozma konusu yapılması olanaklı bulunmadığından ve kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceğinden, Adalet Bakanlığı"nın bu yöndeki kanun yararına bozma talebinin REDDİNE; 22.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.