20. Hukuk Dairesi 2019/391 E. , 2019/1391 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davada ...17. Asliye Ticaret ve...28. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava eser sözleşmesine dayalı açılmış alacak davasıdır.
...17. Asliye Ticaret Mahkemesince, Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava söz konusu olup mahkememizin görev alanı içinde kalacaktır. Dava konusu talep BK"da düzenlenmiş olup, TTK"nın 4. maddesinde ya da başka bir yasada davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair bir hüküm yoktur. Bu durumda davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
...28. Asliye Hukuk Mahkemesince ise ticari davalar; nispi ticari dava-mutlak ticari dava olmak üzere iki türlüdür. Mutlak ticari davalar TTK"nın 4/1-a bendi uyarınca; tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TTK"da düzenlenen hususlardır. TTK"nın 4/1. maddesi uyarınca nisbi ticari dava olması için, her iki tarafın tacir olması ve davanın ticari işletmelerinden doğması gerekir. Davacı tarafın ...Vergi Dairesinin 14/03/2014 tarihli yazı cevabından, Karayolu ile Şehirlerarası Yük Taşımacılığı işini yaptığı anlaşıldığından, aracın ticari araç olarak kayıtlı olduğu tespit edildiğinden, davalının ise limited şirket olması sebebiyle her iki tarafın tacir olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle TTK"nın 3. maddesi uyarınca yaptığı iş, ticari iş niteliği taşıdığından ve sözleşme her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirdiğinden, talep bu sözleşmeden doğduğundan, nispi ticari davanın her iki tarafın tacir olması ve dava konusu alacağın veya talebin ticari işletmelerini ilgilendirmesi şartları gerçekleştiğinden, görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. TTK"nın 5/2. maddesi gereğince bağımsız ticaret mahkemelerinin bulunduğu yerlerde ticari davaların ticaret mahkemelerinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki iş bölümü 6335 sayılı Ticaret Kanunu değişikliği ile göreve dönüştüğünden, re"sen nazara alınır. HMK"nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında nazara alınacağından, her ne kadar mahkememizce esas hakkında karar verilip Yargıtay 3. Hukuk Dairesince görev konusuna değinilmeksizin esastan bozulmasına karar verilmiş ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/05/2018 tarih ve 2017/22-3125 E. - 2018/1120 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzenine ilişkin konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
TTK"nın 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır. 6100 sayılı HMK"nın 114/1.c bendinde mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmış,
aynı Kanunun 115/2. fıkrasında ise dava şartı yokluğu halinde davanın usulden reddedileceği öngörülmüştür. HMK"nın 138. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda mahkememizin görevi ile ilgili dava şartının somut olayda gerçekleşmediği ve görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK"nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK"nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK"nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK"da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re"sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK"nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin işletmecisi olduğu Tektaş Nakliyatın, filosunda yer alan ... plakalı kamyonun, kapalı kasa taşıma aracı haline getirilmesi için davalı şirket ile 15.340,00.-TL bedel karşılığı anlaşma yaptığını, ancak davalı şirketin aracın kasasını karayolu taşımacılığı mevzuatına uygun olmayacak şekilde, sözleşmede belirtilenin aksine uzunluğunu 7.77, enini 2,57 metre, kasa iç yüksekliğini 2.82 metre olarak imal ettiğini, kasada kullanılan profiller preslenerek geçme paneller olduklarından kapalı kasayı taşıyacak güçte olmadıklarını ve bu durumda eşya taşımasının ağır risk oluşturduğunu, araç kasası mevzuata ve sözleşmeye aykırı imal edildiğinden, ödenen 15.340,00.-TL iş bedelinin 14/08/2012 fatura tarihinden itibaren ve müvekkilin taşıma işini yapamamasından kaynaklanan zararı 1.000,00.-TL belirsiz alacağın davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizleriyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Dosya kapsamında Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 06.07.2017 tarihli 2016/822 - 2017/11251 E.K. sayılı bozma ilamı mevcuttur.
Somut olayda uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ile uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesi tarafından çözülebilmesi için, uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Dosya kapsamında davalı taraf ticari şirket olup, davacı gerçek kişi tacir olduğu gibi iki tarafında ticari işletmesine ilişkin bir uyuşmazlık olduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında kaldığından asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmaktadır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK"nın 21 ve 22. maddeleri gereğince...17. Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 04/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.