20. Hukuk Dairesi 2014/8236 E. , 2015/693 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi göre yapılan yenileme kadastrosu sırasında 952 ada 76 (eski 463) ve 952 ada 59 (443) parsel sayılı taşınmazlar, tarla vasfıyla ve sırasıyla 6413,48 m2 ve 8040,79 m2 yüzölçümüyle sınırlandırılmıştır.
Davacı ... Yönetimi, kadastro mahkemesinde 3402 sayılı Kadastro Kanunun 22/2-a maddesi kapsamında kadastro haritalarındaki sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataların giderilmesi için çalışmanın yapıldığını ve askıya çıkarıldığını, çekişmeli taşınmazların ... sayılan yerlerden olduğunu, bu nedenle tesbitlerinin iptali ile ... vasfıyla Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi talebiyle dava açmıştır.
Kadastro mahkemesince; dava, mülkiyete ilişkin olduğundan, mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli ve yetkili asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve mahkemece ölü davalılar aleyhine açılan davanın usûlden reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 1964 yılında yapılan ve kesinleşen ... tahdidi bulunmaktadır.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu, taraf ehliyetini tanımlamamış, 38. maddesiyle Türk Medenî Kanununa yollamada bulunmakla yetinmiştir. Türk Medenî Kanunu ise; davada taraf olma ehliyetini, medenî haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek, medenî haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.
Öte yandan, Türk Medenî Kanununun 28. maddesinde, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Gerek; Türk Medenî Kanunu, gerekse; yürürlükten kalkan 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu, dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş, ölen kişiler hakkında açılacak davalar kanunlarımızda yer almamıştır. Nitekim, 04.05.1978 tarihli ve 1978/4 - 5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş kimsenin mirasçılarına halefiyet kuralı uygulanamayacağından davaya dahil edilmek veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, bu doğrultudaki yargı içtihatları kararlılık kazanmıştır.
Ancak, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 124/3 - 4. maddesiyle “… maddî bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızası aranmaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir” hükümleri getirilmiştir.
Yine, aynı Kanunun 114/1-d maddesine göre taraf ehliyeti dava şartı olarak düzenlenmiş, 115/3. maddesinde ise “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usûlden reddedilemez” hükmü ile dava şartı eksikliğinin sonradan giderilmiş olması halinde, davanın reddedilemeyeceği emredici olarak düzenlenmiştir.
Somut olayda, dava açıldığı tarihte davalıların ölü olduğu anlaşılmakta ise de, yargılama sırasında mirasçıları davaya dahil edilerek dava şartı eksikliği giderilmiş olduğundan, mahkemece, işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi davanın usulden reddine karar verilmiş olması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/02/2015 günü oy birliği ile karar verildi.