Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2006/11559
Karar No: 2006/12377

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2006/11559 Esas 2006/12377 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2006/11559 E.  ,  2006/12377 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Sivas İş Mahkemesi
    TARİHİ : 09/06/2006
    NUMARASI : 222471

    Davacı, kesilen yaşlılık aylığının 21.7.2005 tarihinden itibaren tekrar ödenmesi gerektiğinin tesbitine   karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan  ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
    Dava nitelikçe 3201 sayılı Yasaya göre, yurt dışı hizmetlerini borçlanan ve buna bağlı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan davacının kendi talebi ile 1.7.2005 tarihinde kesilen yaşlılık aylığının 21.7.2005 tarihinden itibaren yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
    Mahkemece; kurum işleminin yerinde olduğunun kabulü ile ve davacı isteminin reddine karar verilmişse de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
    Gerçekten, taraflar arasında uyuşmazlık, temelde, yaşlılık sigortasından faydalanmak isteyen 3201 sayılı yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının  yaşlılık aylığı koşullarından “yurda kesin dönüş koşulu’nun” bulunmadığının sonradan anlaşılması halinde, Kurumca uygulanacak işlem ve yaptırımlara ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle; öncelikle, belirtilen koşul  noksanlığının  saptanması durumunda; Kurum hak ve yetkilerinin, gerek  3201 sayılı gerekse temel Yasa niteliğinde bulunan 506 sayılı Yasa açısından ortaya koymak yararlı olacaktır.
    Gerçekten, 3201 sayılı Yasa, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Yasa ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında  sosyal   güvenliklerine  gerek  kalmaksızın  anayurt  Türkiye’de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye’de çalışıp, belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk Vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
    Bu tür bir sistem sonucu; 3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle 506 sayılı Yasada öngörülen yaşlılık sigortası kapsamına girmek isteyen Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları ile yurt içinde çalışıp 506 sayılı Yasa kapsamında bulunan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları zorunlu bir farklılık dışında birbirine koşut hale getirilmiştir. Şöyle ki; 506 sayılı Yasanın 60.maddesinde öngörülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak belirlenen; “yaş”, “sigortalılık süresi”, “prim ödeme gün sayısı”, “işten ayrılma” ve “yazılı istekte bulunmak” koşulları 3201 sayılı Yasanın 6.maddesinde de aynen kabul edilmiş, sadece; Türkiye’de çalışanların “işten ayrılma koşulu” burada; “yurt dışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye’ye dönüş” biçiminde belirlenmiştir.   Şu    duruma    göre;  Sosyal  Sigortalar Kurumu; yurt içinde çalışan sigortalılar için; aradığı; işten ayrılma koşulunu yurt dışında çalışanlar içinde yurda dönüş koşulu olarak araması ve işlemleri buna göre yürütüp tamamlaması zorunludur.
    İşte, görülmekte olan davada uyuşmazlık bu koşul ile doğrudan ilgili olduğundan       yukarda   anlatılan  hukuki    gerçeklerin  açıklanması  gerekli görülmüştür. Bu bakımdan 3201 sayılı Yasa uyarınca; yaptığı borçlanma karşılığı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının, belirtilen “yurda dönüş” şartının gerçekleşmediği veya daha sonraki bir tarihte gerçekleştiğinin anlaşılması halinde kurumun bu kişiye karşı ne tür işlem yapması gerektiğinin saptanması kaçınılmazdır. Bu bağlamda hemen belirtelim ki, 3201 sayılı Yasa sistemi, yaşlılık aylığından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş koşulunu 1985 yılında getirmesine karşılık, yakın tarihe kadar, bu koşul Yargıtay uygulamasında, katı biçimde kabul edilmemiş; yurda kesin dönüş yapmadığı anlaşılan ve yurt dışı ilişkilerinin bir süre daha devam ettiği hallerde,  Kurumun yaşlılık aylıklarını kesme işlemlerine geçerlilik tanınmamıştır. Ancak, bu konunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine gelmesiyle   uygulama tersine dönmüş ve yurt dışında çalışanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi yönünden, yurda kesin dönüş koşulunun varlığı zorunlu görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/10/1997 gün, 1997/10-588 E., 857 K. sayılı ve 22/4/1999 günlü, 1999/21-284 E., 300 K. sayılı ve daha sonra aynı doğrultudaki kararlar).
    Ne var ki, sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararlarında; yaşlılık sigortasından yararlanma yönünden yurda kesin dönüş koşulunun varlığının aranmasına karşın, bu koşulun yokluğu halinde, yapılması gereken Kurum işlemlerinin ne doğrultuda olması gerektiği yönünden davayla doğrudan ilgilisi bulunmaması nedeni ile bir hukuki tavır alınmamıştır.
     Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 sayılı Yasa, 6.madde (B) fıkrası, sistemi doğrudan olmasa bile, dolaylı biçimde ortaya koymuş, yurt dışından kesin dönüş yapılmasına ve kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmasına karşın, yurt dışında çalışmak isteyenler  yönünden  Kurumca  yapılması  gereken işlemleri belirlemiştir. Buna göre;yurt dışından kesin dönüş yapan bir kimsenin yeniden yurt dışında çalışması halinde; çalıştığı süre kadar yaşlılık aylığı kesilecek bu kişinin yurda dönüşünde; isterse çalıştığı süre kadar borçlanmak suretiyle; yaşlılık aylığı oran ve miktarı artırılacak, isterse, eski aylık olduğu gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece denilebilir ki, 3201 sayılı Yasa sisteminde yeniden yurt dışı çalışma söz konusu olduğunda, yaşlılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte ve sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu olarak, yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediği anlaşılırsa, yapılacak işlem; veya uygulanacak yaptırım;  yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin dönüş tarihine kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istek olduğunda yatırılan borçlanma bedelini iadesidir. Yaşlılık aylığı bağlanmış olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınmasıdır.  
    Nitekim; 506 sayılı Yasa sisteminde, yurt içinde çalışanlar için uygulanan yaptırımda belirtilen şekilde olmaktadır. Yargıtay uygulamasında kabul   edildiği üzere, yurt içinde çalışan bir sigortalının, yaşlılık aylığından yararlanmak için Kuruma başvurduğunda, işten ayrılma koşulu gerçekleşmemişse, bu kişiye yaşlılık aylığı bağlanmamakta veya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, bu koşulun yokluğu anlaşıldığında; aylıklar kesilmekte ve ödenenler geri alınmaktadır. Bunun ötesin de; 506 sayılı Yasanın 3279 sayılı Yasa ile değişik 63.maddesinde kabul edildiği biçimde; yaşlılık aylığı alanlar, Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeme koşuluyla; yaşlılık aylıklarının kesilmeden çalışmalarını sürdürebilmektedirler. En önemlisi “işten ayrılma” veya “yurt dışından dönüş” koşulunun yokluğu, kişinin sosyal güvenlik haklarının büsbütün ortadan kaldırıcı bir neden olarak, yasalarda öngörülmemiş, sadece; aylığın başlatılmaması veya bağlanan aylığın kesilmesi biçimde yaptırıma bağlanmıştır.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının Danimarka"da 5.12.1969-6.5.2003 tarihleri arasındaki çalışmalarını 3201 sayılı Yasa gereğince borçlandığı, 6.1.2005 tarihli tahsis talebi üzerine davalı Kurumca kendisine 1.2.2005 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının davalı Kuruma 13.7.2005 tarihinde verdiği dilekçe ile Danimarka"ya gideceğini  beyan ederek 1.7.2005 tarihi itibariyle yaşlılık aylığının kesilmesini talep etmesi üzerine aylığın 1.7.2005 tarihi itibariyle kesildiği, davacı 13.10.2005 tarihinde dilekçe vererek yurtdışından döndüğünü beyan edip 21.7.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığını bağlanmasını talep ettiği, Danimarka Sosyal Güvenlik Kurumunca S.S.K.na davacının 26.1.1970-1.10.1971,23.12.1973-1983,20.9.1984-19.12.2005 tarihleri arasında Danimarka"da ikamet ettiğinin bildirildiği, Emniyet Mudürlüğü yazısındanda davacının ihtilaf konusu dönemde 5.7.2005 tarihinde Türkiye"den çıkış, 1.10.2005 tarihinde giriş, 23.4.2006 tarihinde tekrar çıkış yaptığı görülmektedir.
    Türkiye ile Danimarka arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 5. maddesinde bu sözleşmede aksine hüküm bulunmayan hallerde bir akit tarafın sözleşmenin 2. maddesinde belirtilen mevzuatına tabi bulunan bir kimse, mezkur mevzuata göre diğer akit tarafın vatandaşlarının tabi olduğu haklara ve yükümlülüklere aynen tabi olacakları, 32/3. maddesinde bir Danimarka veya Türk vatandaşı veya hak sahipleri, münhasıran Türk mevzuatına göre geçirdikleri sigortalılık veya prim ödeme süresi dikkate alınınca bir aylığa hak kazanma koşulunu yerine getirmedikleri taktirde ilgili kişinin Danimarka mevzuatına göre geçirdiği ikamet sürelerinin gerekli miktarının Türk mevzuatına göre geçirilmiş sigortalı mevzuatına göre geçirilmiş sigortalı veya prim ödeme süresi imiş gibi dikkate alınacağı, şu kadarki anılan sigortalılık veya prim ödeme süresi ile anılan ikamet süresinin çakışmaması gerektiği, 4. bentte ise Danimarka"da geçirilen ikamet süresinin her yılının Türk mevzuatına göre 360 gün prim ödeme süresine eşit olduğu bildirilmiştir.
    Sözleşmenin bu hükümleri karşısında Türk vatandaşlarının Danimarka"da ikametlerinin çalışma anlamına geleceğinden Danimarka"da ikamet edilen süreler de çalışılmış süre gibi kabul edilmelidir.
    Yapılacak iş; davacının 23.4.2006 tarihinde Türkiye"den çıkış yaptıktan sonra tekrar yurda giriş yaptığı tarihi tesbit etmek, davacının 1.10.2005-23.4.2006 tarihleri arasında ve Türkiye"ye tekrar giriş yaptığı tarihten itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbitine karar vermektir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin H.G.K."nun 5.2.2003 günlü 2003/21-790 E. 2003/61 K sayılı Kararı da gözardı edilerek istemin tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.11.2006  gününde oybirliğiyle karar verildi.

     



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi