20. Hukuk Dairesi 2015/683 E. , 2015/1062 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... adına Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2007 yılında yapılan kadastro sırasında Helvacılar Köyü 105 ada 1 parsel sayılı 483.920 m² yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliği ile Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı ... İl Müdürlüğü, taşınmazın bir bölümünün mera olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve dava konusu parselin 30/03/2012 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen 27.672 m² yüzölçümündeki bölümünün mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş, hüküm davacı ... adına Hazine vekili ve davalı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesi sonrasında Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.05.2013 gün ve 2013/1737-5873 sayılı bozma kararında özetle; Mahkemece, (A) harfi ile işaretli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de delillerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğü, temyize konu davanın 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesine göre yapılan orman kadastrosunun kısmî ilân süresi geçtikten sonra 11.06.2010 tarihinde genel mahkemede açıldığı, davacının herhangi bir tapuya dayanmadığı belirlenerek açılan davanın tümüyle reddine karar verilmesi" gerektiğine değinilmiştir.
Yargıtay bozma ilâmı sonrası mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... adına Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 10 yıllık sürede genel mahkemede açılan orman tahdidine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı içinde bırakılmış, bu işlem 04/05/2007 - 04/06/2007 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece, Dairemizin 21.05.2013 günlü bozma ilamında değinildiği gibi 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesine göre orman olarak kesinleşen taşınmazın tapusunun iptali isteminin 10 yıllık süre içinde tapuya dayalı olarak açılabileceği, davacının ise, zilyetliğe dayalı dava açtığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmişse de verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki: bozma kararı sonrasında Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih, 2012/108 E. - 2013/64 K. sayılı ilâm ile 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanununun, 5.11.2003 günlü, 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış, yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26.2.2014 tarihli 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 01.03.2014 tarih ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11’inci maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
Getirilen bu yeni düzenlemeye göre, tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında, zilyetliğe dayalı olarak dava açılabilecek olup davanın hak düşürücü süreden reddi yerinde değildir.
Ancak; 4342 sayılı Mera Kanununun 4. maddesinde mera, yaylak ve kışlakların hukuki durumu belirlenmiş, 5. maddede mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilecek yerler sayılmış, 6. maddede ise mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahsis ve tahdit işlemlerin Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yapılacağı belirtilerek komisyonun kurulma ve çalışma şekli hükme bağlanmıştır. Anılan yasanın 4/1. maddesinde meraların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu ve bunlardan yararlanma hakkının bir veya birden çok köy veya belediyeye ait olabileceği hüküm altına alındığından; devletin hüküm ve tasarrufundaki meralar hakkında Hazinenin mülkün sahibi olması sıfatıyla, Hazine dışında yararlanan köy ve belediyenin de kullanıcı sıfatı ile dava açma hakkı vardır. Mera Kanununun 6. maddesinde, mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahsis ve tahdidinin ........... Bakanlığınca yapılacağı belirtilmiş olup, ...... İl Müdürlüğünün yetkisi tespit, tahsis ve tahdidin değiştirilmesi ile sınırlıdır. Davacının genel mahkemelerde mera, yaylak ve kışlaklar hakkında onları koruma ya da sahiplenmeye yönelik dava açma hakkı tanınmamıştır. Davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi gerekirken, değişik gerekçelerle reddedilmiş olması doğru değil ise de sonuçta davanın reddi yerinde olup hüküm davanın reddine ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.’nın 438/7. maddesi uyarınca kararın gerekçesinin değiştirilerek ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 02/03/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.