Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/13044
Karar No: 2010/13101
Karar Tarihi: 29.12.2010

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13044 Esas 2010/13101 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/13044 E.  ,  2010/13101 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 23/06/2009
    NUMARASI : 2007/703-2009/356

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalılar adına kayıtlı 442 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı- kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, bu kısmın kaydının iptalini istemiştir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, mahkemece 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesine bir takım ilaveler getiren ve 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı yasa hükümleri gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, her dava açıldığı tarihdeki koşullara tabidir. İdare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisinin iptali konusunda açılan davanın sonucunun eldeki davayı etkileyeceğinde kuşku yoktur.İdare mahkemesinde açılan dava reddedilip kesinleşmişse idari yargı kararı ile idarece çizilen kıyı kenar çizgisi 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince tarafları bağlayacağından, fen memuru veya harita mühendisi sıfatını haiz bilirkişi veya bilirkişiler aracılığıyla yapılacak keşifle kesinleşen kıyı kenar çizgisinin saptanması ve böylece çekişmeli taşınmazın veya bir bölümünün tanımı 3621 Sayılı Yasanın 4. maddesinde yapılan kıyıda kalıp kalmadığının belirlenmesi, idari yargıda açılan davanın kabulü halinde ise yerinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılarak belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığının oluşacak duruma göre davada yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davacı veya davalı tarafın hangisinin sorumlu tutulacağı yönünden önem arzetmektedir. Bilindiği üzere; dava tarihi itibari ile davasında haklı olduğu halde dava sırasında yürürlüğe giren bir yasa hükmü veya çıkan bir İçtihadı Birleştirme kararı gereğince haksız duruma düşen tarafın davasının reddi gerektiğinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasına olanak yoktur.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığının belirlenmesi ve oluşacak duruma göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken değinilen husus gözardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK"nun 428. maddesi gereğince oy çokluğuyla BOZULMASINA, 29.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
                                                                                             - KARŞI OY YAZISI-
    Dava; 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan, davalı tapusunun kıyı–kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir
    Mahkemece, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren on yıl içerisinde dava açılmamış bulunduğundan, 5841 Sayılı Yasanın 2-3 maddeleri ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesi gereğince hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasın, davalı lehine avukatlık ücreti tayinine karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere, 14.03.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasa’nın 12. Maddesinin 3. Fıkrasına “ Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. Maddesi ile de 3402 sayılı Yasa’ya “ Bu Kanunun 12. maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir
    Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hakkın ( usulü müktesep hak) istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.( YİBBGK 09.06.0960 tarih 1960/ 21 Esas, 1960/9 karar, YHGK 15.03.2006 tarih 2006/13-77 Esas, 2006/65 Karar ve YHGK 22.03.2006 tarih 2006/ 13-56 Esas, 2006/ 82 karar) Öte yandan yasayla yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan, mahkemece davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.
    Somut olayda, davalı adına tapuya tescilin dayanağı olan, tespit tutanağının kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar on yıllık sürenin geçtiği açıktır. Dava tarihi itibariyle on yıllık hak düşürücü süre geçirilmiş bulunduğundan, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 5841 sayılı yasayla değişik 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesi gereğince hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı hazine vekilinin temyiz itirazları yerine değildir, bu konuda sayın çoğunlukla görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
    Ancak; dava açıldığı tarihteki mevzuat ve İçtihat durumuna göre, taşınmazın belirlenen kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalması halinde, davacının haklı olduğu, yargılama sırasında yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni yasa hükmü gereğince davayı kaybetmesi ( hak düşürücü süreden davanın reddi) nedeniyle, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulması gerektiği, konusunda görüş ayrılığı bulunmaktadır.
    Dava, yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa nedeniyle hak düşürücü süreden reddedilmiştir. Hak düşürücü süre kamu düzeniyle ilgilidir ve davanın görülebilirlik koşuludur. Hakim, doğrudan bu yönü göz önünde tutmak zorundadır. Hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın esasını hakim inceleyemez .(YHGK 18.02.2009 tarih 2009/ 14-12 Esas, 2009/79 karar, Y 1.H.D 21.11.1989 tarih 1989/ 8589 Esas 1989/ 13805 karar) Davacı davasında haklı da olsa, tasfiye amacı güden 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde değişiklik yapan 5841 Sayılı Yasa geçmişe etkili olarak hakkın özünü ortadan kaldırmıştır.
    5841 Sayılı Yasa geçmişe etkili olarak hakkın özünü ortadan kaldırmış bulunduğundan, dava tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin geçirildiği gözetildiğinde, davanın esasına girilerek, yargılamaya devam olunup, 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadi Birleştirme Kararı uyarınca kıyı kenar çizgisinin tespitine yönelik olarak keşif yapılarak davanın açılmasına kimin sebebiyet verdiği, tarafların haklılık durumu incelenemez.
    Yargılama harçları ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan (aleyhine hüküm verilen ) tarafa yükletilir. (HUMK 417,1 Md) Usulün 417.maddesi dava sonunda tarafın haklı çıkıp çıkmaması esasına göre yargılama giderlerinin yükletilmesi ilkesini koymuştur. Yargıtay kararlarında da anlatımını bulduğu üzere, bir kimseye öbür tarafın yargılama giderlerinin yüklenmesi nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır.
    Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği nedeniyle, dava tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin geçirildiği belirlenerek, dava reddedilmiştir. Kural olarak davacı davasında haksız çıkmış bulunduğundan, davalı lehine yargılama giderleri ve avukatlık ücreti tayini gerekir ise de yasa değişikliği nedeniyle dava reddedildiğinden, hak düşürücü sürenin hukuki niteliği ve yerleşik Yargıtay kararlarına göre, genel kuralın istisnası olarak yargılama gideri ve davada kendini vekille temsil ettiren davalı lehine avukatlık ücreti hükmedilmez. (Baki Kuru ,Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338. dip not 159; 10.H.D 21/12/1976, 8770/8739 ve dip not 160; 5. H.D 12/09/1977, 5445/5655, dip not 161; 10.H.D 24/02/1976,6296/1297)
    Dava, yeni yasa nedeniyle de olsa davacının aleyhine sonuçlandığından, davacı yararına yargılama gideri ve bunun sonucu avukatlık ücreti takdiri hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır Yargıtay 4. Hukuk. Dairesinin 12.01.1976 tarih, 9661/288 sayılı kararında da belirtildiği gibi (Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 3. cilt sayfa 3040,) davanın devamı sırasında yürürlüğe giren yasa nedeniyle davanın reddine karar verildiğinde, artık yargılamaya devam olunup davanın açılmasına sebebiyet verenin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
    Birçok Yargıtay kararlarında yeni yasa nedeniyle davanın konusuz kaldığından bahsedilmek de ise de, bu davalarda dava konusuz kalmakta, dava aleyhe reddedilmemektedir. Hakkın kendisi ile ilgili dava reddedildikten sonra dava esasına girilerek tarafların haklılık durumlarının araştırılması, davacı yararına yargılama gideri ve avukatlık ücreti takdiri mümkün değildir.
    Hal böyle olunca, yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa, dava tarihi itibariyle geçmişe etkili olarak hakkın özünü ortadan kaldırdığından, on yıllık hak düşürücü süre nedeniyle dava reddedilmiş bulunduğundan, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması gerekir. Bu gerekçeyle, kararın bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun keşif yapılması, dava açılmasına kimin sebebiyet verdiği tarafların haklılık durumunun tespit ve araştırılmasına yönelik olarak kararın bozulması görüşüne iştirak edilmemiştir.

     



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi