Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, imar uygulaması ile adına tescil edilen 6015 ada 1 parsel sayılı taşınmaza, davalının yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı satış vaadi sözleşmesi ile imar uygulamasından önce satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, müdahalenin imar uygulaması ile meydana geldiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin ise reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafça süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi n raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli taşınmazın öncesini 352 ada 16 parsel sayılı kadastral parselin teşkil ettiği, anılan parselin paylı mülkiyet üzere olup, birçok paydaşının bulunduğu ve paydaşlar arasında taşınmazın kullanımı açısından fiili bir durum yaratılmadığı gibi, harici bir taksimin de bulunmadığı, davalının taşınmazın paydaşı olan dava dışı kişiden, B.K. 213. maddesi hükmü uyarınca Mersin 2. Noterliğince düzenlenen 22.05.1983 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile pay satın aldığı ve buna dayalı olarak üzerine değişik nitelikte yapılar inşa ettiği ve daha sonradan imar uygulamasına tabi tutulduğu ve üzerinde yapılar bulunan bölümün 1 nolu imar parseli olarak davacıya özgülendiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince, mahkemece muhtesatın kaim değerleri belirlenerek, davalıya ödenmek üzere depo edilmesi yönünde davacıya süre verildiği, davacının bedel ödemeyeceğini bildirmesi üzerine yıkım isteğinin reddine ve elatmanın önlenmesine karar verildiği görülmektedir.
Oysa, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde kaim değerin ödenmesi keyfiyetinin elatma isteklerini de kapsayacağı tartışmasızdır.
Öyleyse, davacı tarafından kaim değer ödenmeyeceği bildirildiğine göre, elatmanın önlenmesi isteğinin de reddine ve davanın kamusal tasarruf olan imar şuyulandırması nedeniyle açıldığı, davanın açılmasına davalının sebebiyet vermediği gözetilerek yargılama giderlerinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalı, tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.