20. Hukuk Dairesi 2015/506 E. , 2015/1267 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1999 yılında yapılıp 2000 yılında ilân edilen genel arazi kadastrosu sırasında ......... Köyü 138 ada 268 parsel sayılı 325691,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz “Ham Toprak” niteliğiyle davalı Hazine adına tespit edilmiş ve itirazsız kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi vekili 14/03/2011 havale tarihli dilekçesiyle, dava konusu taşınmazın kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla, taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman olan bölümlerinin orman vasfıyla Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp 10.09.1947 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastro bulunmaktadır. Daha sonra 27.07.2000 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 3402 sayılı Kanuna göre yapılan aplikasyon çalışması vardır.
Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme dayanak raporu hazırlayan orman ve fen bilirkişileri asıl raporlarında dava konusu 138 ada 268 sayılı parselin, 3116 sayılı ve 3402 sayılı Kanun uygulamaları sonucunda kesinleşmiş orman tahdit sınırları dışında kaldığını bildirmişlerdir. Ancak, Dairenin iade kararıyla aynı bilirkişilerden alınan ek raporda ise; dava konusu taşınmazın 2000 yılında yapılan aplikasyon haritasına göre tamamının tahdit dışında olduğu, ancak, 1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahdidinde krokide (A) harfi ile gösterilen 23119,90 m² yüzölçümündeki bölümünün orman tahdidi içinde, (B) harfi ile gösterilen 302571,11 m² yüzölçümündeki bölümünün ise tahdit dışında kaldığını, asıl raporları sırasında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahdit çalışmasına ait açı-rasat değerlerinin ve harita verilerinin ellerinde bulunmaması ve bu nedenle 3116 sayılı Kanuna göre hazırlanan haritayı sağlıklı bir şekilde sayısallaştıramadıkları için asıl raporlarında hatalı değerlendirmede bulunduklarını ifade etmişlerdir. Mahkemenin hükme dayanak aldığı rapor bu nedenle yetersiz ve çelişkili olup, bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz.
O halde, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, mahkemece, öncelikle yörede yapılan bütün orman tahdit ve aplikasyon çalışmalarına ilişkin, işe başlama, işi bitirme, çalışma tutanakları ile askı ilân tutanaklarının ve orman tahdit haritaları ile aplikasyon ve 2/B haritalarının orijinalinden çekilmiş renkli fotokopi örneklerinin (Özellikle yapılan tüm tahditlerde dava konusu taşınmazı ilgilendiren çalışma tutanakları ile yine dava konusu taşınmazı ve çevresini gösterir orijinal renkli tahdit harita örneklerinin) yine yörede yapılan ilk orman tahdidinde kullanılan hava fotoğraflarının orijinal renkli onaylı örnekleri .......... Yönetiminden temin edilerek dosya arasına konulduktan sonra, önceki bilirkişiler dışında halen ............ Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşturulacak dört kişilik bilirkişi kurulu ve yöreyi iyi bilen, dava sonucunda yararı olmayan elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişiler aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren .......... Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “.......... sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır. Sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan .......... Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak çekişmeli taşınmazları ilgilendiren orman sınır noktaları zeminde bulunup fotoğraflanmalı, yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan ve yukarıda belirtilen hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu ve aplikasyon ve varsa 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu ve aplikasyon haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile 3402 sayılı Kanuna göre yapılan aplikasyon harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/03/2015 günü oy birliği ile karar verildi.