22. Hukuk Dairesi 2014/35785 E. , 2016/7034 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin, hafta tatil, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı şirkette büro elemanı olarak çalışırken iş sözleşmesinin işçilik alacaklarının ödenmemesi sebebiyle davacı tarafından haklı sebeple feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödenmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iddialarının yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini haklı sebeple davacı işçi tarafından feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re"sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda; davacı 1.500,00 TL ücret aldığını iddia ederken davalı asgari ücret aldığını savunmaktadır. Davacı tanıkları davacının iddiasını doğrulamakla beraber dosya kapsamında davacı imzasız bordrolarda asgari ücret üzerinden tahakkuk yapıldığı görülmektedir. Mahkemece yukarıdaki esaslara göre araştırma yapılmaksızın davacının iddiası kabul edilerek hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmektedir.
3-Davacının fazla çalışma ve hafta tatili çalışması olup olmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalıştığını, hafta tatillerinde çalıştığını işçi, bunların ücretlerinin ödendiğini ise işveren ispatlamak zorundadır. Bu konuda yazılı delil bulunmaması halinde davacı tarafından fazla çalışma ve hafta tatili çalışması tanıkla ispatlanabilir.
Somut olayda, davacı ayda 3-4 gün...’daki büroda çalıştığını, ayda 15 kez ihale işleri için il dışına çıktığını ileri sürmektedir. Davacının fazla çalışma ve hafta tatili çalışmasını ispatlamak için dinlettiği tanıklardan bir tanesi işyerinde çalışmayan ve davacının çalışma şartlarını bilebilecek durumda olmayan bir kişidir. Davacının diğer tanığı ise davalı şirketin...’daki bürosunda çalışan bir kişidir. Davacı 3-4 gün...’da çalıştığını ileri sürdüğünden taleple bağlılık kuralı gereğince söz konusu davacı tanığının davacının ayda 3-4 günlük çalışmasını bilebileceği anlaşılmaktadır. Buna itibarla davacının fazla çalışma ve hafta tatili çalışması yaptığını ispatlayamadığı göz ardı edilerek bu alacaklara hükmedilmesi isabetsizdir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi