20. Hukuk Dairesi 2014/8441 E. , 2015/1330 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi ve davalılardan ............. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
4342 sayılı Mera Kanunu gereğince 2005 yılında yapılan mera tespiti sırasında ........................ Köyü 105 ada 1 parsel sayılı 13 H. 5332,44 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, orta malı olarak tesbit edilerek 30.04.2007 tarihinde özel sicile tescil edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi, çekişmeli 101 ada 1, 102 ada 1 ve 105 ada 1 sayılı parsellerin yörede 2007 yılında yapılan orman kadastro çalışmasında orman sınırları içinde kaldığı iddiasıyla kadastro mahkemesine dava açmıştır.
Mahkemece, her bir taşınmaza ilişkin dava tefrik edilmiş, çekişmeli 105 ada 1 sayılı parsele ilişkin olarak davanın kısmen kabulüne ve dava konusu taşınmazın A1 (9227,80 m2) ve A2 (3385,47 m2) bölümlerinin orman niteliğiyle ............. adına tesciline, (B) bölümünün ise mera vasfıyla hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hükmün davacı ... Yönetimi tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2009/16194 - 17926 sayılı 03.12.2009 günlü kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Çekişmeli taşınmazın yörede 2005 yılında 4342 sayılı Mera Kanunu gereğince yapılan çalışmada mera olarak sınırlandırıldığı ve mera özel siciline kaydedildiği, yörede yapılan genel kadastro çalışmasının ise 19.12.2008 - 19.01.2009 tarihinde ilân edildiği, eldeki davanın 19.01.2009 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Kadastro müdürlüğünün 18.02.2009 tarih ...... sayılı yazısında çekişmeli taşınmazın mera olarak özel siciline tescil edilmesi nedeniyle mera parselleri dışında kalan taşınmazların 3402 sayılı Kanun gereğince askı ilânının yapıldığı ve mera parselleri ile ilgili olarak kadastro tesbit tutanağı düzenlenmediği açıklanmaktadır. 3402 sayılı Kanunun 26/3. maddesi gereğince kadastro mahkemesinin yetkisi her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği tarihte başlamaktadır. Olayda, 4342 sayılı Mera Kanunu gereğince yapılan çalışma sonucunda kesinleşen mera parselleri ile ilgili olarak kadastro tesbit tutanağı düzenlenmeden aktarılmış olup, tescilli mera parseline yönelik olarak açılan eldeki davanın tapu iptali ve tescili davası niteliğinde bulunduğu dolayısı ile yetkili mahkemenin kadastro mahkemesi değil genel mahkeme olduğu, (her ne kadar kesinleşen orman kadastro çalışmasında orman sınırları içinde kalan taşınmazların tapu kaydı hukuki değerini yitirmekte ise de bu hususun genel mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerekeceği) görev kamu düzenine ilişkin olup her aşamada incelenebileceği anlaşılmakla, mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi] gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra dosya görevsizlik kararıyla asliye hukuk mahkemesine gönderilmiş, mahkemece; davanın kısmen kabulüne ve dava konusu taşınmazın A1 (9227,80 m2) ve A2 (3385,47 m2) bölümlerinin orman niteliğiyle ............. adına tesciline, (B) bölümünün ise mera vasfıyla ............. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15.12.2011 gün ve 2011/10520-14886 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bozma kararında özetle; "Dava konusu 105 ada 1 nolu taşınmaz, 2005 yılında 4342 sayılı Kanun uygulamaları sonucu mera niteliğiyle sınırlandırılmış, 89 yevmiye numarasıyla 30.04.2007 tarihinde özel siciline tescil edilmiştir.
Dava, taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı iddiasıyla açılmıştır. Her ne kadar taşınmaz, 4342 sayılı Kanuna göre mera olarak kaydedilmişse de, bu sicil kaydına dayanarak davalılar tarafından açılan bir dava bulunmamaktadır. O halde, davanın kesinleşen tahdide göre çözülmesi gerekir. Uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemince yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın kısmen kesinleşen orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına göre, mahkemece bu bölümler yönünden .............. Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır" denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne, taşınmazın orman niteliği ile ............. adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ............. tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12.02.2013 gün ve 2012/9058-2013/1134 sayılı kararı ile yine bozulmuştur.
Bozma kararında özetle; [“Mahkemece bozma kararına uyularak karar verilmiş ise de, bozmaya yanlış anlam verildiği gibi hükme esas alınan rapor da yetersizdir.
Şöyle ki; taşınmazın bir bölümü kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı halde, gerekçe gösterilmeden tamamının orman niteliği ile ............. adına tesciline karar verilmiştir. Hükme esas alınan uzman bilirkişi raporunda, EK-4 ile gösterilen krokide yeşil renkle taralı bölümün orman olduğu açıklanmıştır. Ancak, ekli 4 numaralı krokide yeşil ile taralı herhangi bir bölümün olmadığı, (A1) ve (A2) işaretli bölümlerin de bozma öncesi hükme esas alınan raporda gösterilen, memleket haritasında koyu renkle işaretli bölümler olduğu anlaşılmaktadır. Dosyaya getirtilen orman kadastro haritasında, taşınmazın doğu bölümünün ................. Köyünde 2007 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı, batısında iki parça yerin ise çekişmeli taşınmazın bulunduğu ........................ Köyü orman kadastro sınırları içinde kaldığı görülmektedir. Davanın, kesinleşen tahdide göre çözülmesi gerektiğinden, mahkemece, öncelikle ................. Köyünde yapılan orman kadastro çalışmasının sonuçlarının ........................ Köyünde ilân edilip edilmediği araştırılmalı, ilân edilmişse, kesinleşmiş sayılarak batıdaki kesinleşen bölümle birlikte fen bilirkişiye ölçtürülerek bu bölümün orman olarak tesciline karar verilmeli, ilân edilmemişse; yalnızca ........................ Köyü orman kadastro sahasında kalan ve kesinleşen bölüm hakkında karar verilmesi] gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulüne ve dava konusu taşınmazın orman kadastro haritasında ........................ Köyü hudutları içinde kalan (C1) harfi ile gösterilen 15260,282 m2, (C2) harfi ile gösterilen 35823,316 m2, ve ................. Köyü sınırları içinde kalan (C) harfi ile gösterilen 63787,500 m2 yüzölçümündeki kısımlarına ilişkin bölümlerin iptali ile, taşınmazın bu kısımlarının orman vasıflı arazi olarak ............. adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu taşınmazın ........................ Köyü hudutları içinde kalan (D) harfi ile gösterilen 20458,412 m2 yüzölçümündeki kısmın mera vasıflı arazi olarak ............. adına tapuya tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi ve davalı ............. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, mera özel sicilindeki kaydın iptali ve tescil istemine ilişkindir..
........................ Köyünde 03.10.2007 tarihinde, ................. Köyünde 30.09.2007 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişi raporuna göre, mahkemece yazılı şekilde kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; mera olduğu saptanan taşınmazın (D) harfi ile gösterilen kısmının, 4342 sayılı Kanunun 10. maddesi ve 3402 sayılı Kanunun 16/B maddesi uyarınca özel siciline tesciline karar verilmesi gerekirken, hüküm yerinde “tapuya kayıt ve tesciline” denilmiş olması doğru değil ise de, bu
husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hüküm fıkrasının 2 nolu bendinde yer alan “............. adına tapuya tespit gibi tesciline” ibaresinin kaldırılarak, bunların yerine, “özel sicile yazılmasına” ibaresi yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 09/03/2015 günü oy birliği ile karar verildi.