10. Hukuk Dairesi 2015/21858 E. , 2016/3493 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davalılar nezdindeki çalışmalarında itibari hizmet süresinden faydalanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda davalı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum ve ...... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesinde, anılan Kanuna göre sigortalı sayılanların, aşağıda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için hizalarında gösterilen sürelerin sigortalılık süresi olarak ekleneceği belirtildikten sonra, maddenin II numaralı bendinde “Sigortalılar” başlığı altında “Basım ve gazetecilik işyerlerinden 1475 sayılı Kanun ve değişikliklerine göre çalışan sigortalılar.” sözcüklerine yer verilmiş, bu bende ilişkin “Hizmetin Geçtiği Yer” başlıklı kısımda ise “a) Solunum ve cilt yoluyla vücuda geçen gaz veya diğer zehirleyici maddelerle çalışan işyerleri, b) Fazla gürültü ve ihtizaz yapıcı makine ve aletlerle çalışarak iş yapılan işyerleri, c) Doğrudan doğruya yüksek hararete maruz bulunarak çalışılan işyerleri, d) Fazla ve devamlı adalî gayret sarf edilerek iş yapılan işyerleri, e) Tabii ışığın hiç olmadığı ve münhasıran suni ışık altında çalışılan işyerleri, f) Günlük mesainin yarıdan fazlası saat 20.00’den sonra çalışılarak yapılan işyerleri.” sıralaması yapılmıştır.
Maddede düzenlenen itibari hizmet süresi; fiziksel, ruhsal ve fizyolojik yönlerden insan sağlığını ve çalışma gücünü olumsuz yönde etkileyerek yaşam süresini kısaltan ağır ve yıpratıcı koşullar altında çeşitli tehlikelere açık olarak çalışanlar için getirilmiş, sosyal amaçlı, maddede belirtilen işyerleri ve işlerde çalışan sigortalıların sigortalılık sürelerine, prim ödeme gün sayılarının belli bir bölümünün eklenmesine olanak tanıyan bir uygulama olup, konu ile ilgili 2098 ve 3395 sayılı Kanunlardaki amaç, bu işlerde çalışanlara, anılan etkenler bakımından farklı ortamlarda çalışanlara göre özel bir koruma sağlamaktır. Bu maddeyle, ağır, riskli ve sağlığa zararlı işlerde çalışan kişilere itibari hizmet süresinden yararlanma olanağı tanınmasının amacı, bu işlerin fiziksel, ruhsal ve fizyolojik olarak insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen şartlar altında yapılıyor olmasıdır. İtibari hizmet süresinden yararlanacak olanlar belirlenirken, maddenin tanımından yola çıkılarak, işyerinin ve yapılan işin niteliğinin dikkate alınması, maddede tanımlanan, ağır, riskli ve sağlığa zararlı işlerin, belirtilen işyerlerinde fiilen yapılması aranmakta, maddede yazılı fiziksel koşullarla birlikte iş kolu ve işyeri şartlarının da gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Başka bir anlatımla düzenleme, ancak, bentlerde sayılı ve sınırlı olarak öngörülen iş kolları, işyerleri, çalışma şartlarının gerçekleştiği durum ve sigortalılar için uygulama olanağına sahiptir.
Somut olayda; davacı, davalılardan ...... ve diğer davalı ... nezdindeki çalışmalarında itibari hizmet süresinden faydalanması gerektiğinin tespitini istemiş, mahkemece, davalı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece, davalı işyerlerinde keşif yapılmadığı, bu işyerlerindeki şartların, 506 sayılı Ek 5. maddesinin II alt bendindeki şartlar ile uyuşup uyuşmadığını irdeleyen bilirkişi raporunun alınmadığı, bu işyerlerinde davacının çalışmalarını, yaptığı işi, işyerinin niteliği, işyerinin fiziki şartlarının bordro tanıklarının beyanları ile tespit edilmediği görülmüştür.
Hâl böyle olunca, ihtilaf konusu dönemde çalışılan işyerinin adresleri Kurum ve işverenden sorulup belirlenerek, ihtilaf konusu çalışmaların geçtiği işyerinin halen fiilen matbaa olarak faaliyette bulunmasa bile, bu işyerinde keşif yapılarak, keşifte, davalı işveren ile aynı konuda davası bulunmayan resen belirlenecek bordro tanıkları ile davacı tanıkları dinlenerek, davaya konu dönemde davacının işyerinin hangi bölümlerinde fiilen çalıştığı belirlenerek, birimlerin birbirlerine bağlantı ve uzaklıkları ile bir bölümdeki fiziksel dış etkenlerden diğer bölümlerdeki çalışanların etkilenme dereceleri belirlenip; davacının işyerinde çalıştığı birim veya birimlerin koşulları ile yapmakta olduğu işin niteliğine göre hangi zararlı etkenlerden ne şekilde etkilendiği hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulup, davacının itibari hizmet süresinden yararlanması gereken sürenin somut kanıtlara dayalı olarak ortaya konulması gereği üzerinde durulmaksızın, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması isabetsizdir.
2-Kabule göre ise;
a) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüş olup, 506 sayılı Yasa"nın Ek 5. maddesinin 3. fıkrasının “… Fiilen çalışılmış güne eklenecek itibari hizmet günü sayısının bulunmasında (Çalışılan gün sayısı x 0,25) formülü uygulanır.” hükmü gereği, davacının, yukarıda belirtilen açıklamalara göre hesaplanan faydalanması gereken itibari hizmet süresinin hükümde belirtilmemesi isabetsizdir.
b) Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın Ek 5. maddesindeki düzenlemenin, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 106. maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılmış olması ve 5510 sayılı Yasanın 40. maddesinin 2. fıkrasında ise davacının 506 sayılı Yasanın Ek 5. maddesindeki itibari hizmet süresinden faydalanma şartlarından farklı şartlara (iş – işyeri – kapsamdaki sigortalılık) ilişkin olması nedeniyle, 5510 sayılı Yasa"nın Geçici 7. maddesinde, 506 sayılı Yasa"nın Ek 5. maddesindeki düzenleme gereğince hak edilen itibari hizmet sürelerinin “3600 gün prim ödeme şartı” aranmaksızın değerlendirilmesi olanağı öngörülmüş olup, hüküm fıkrasında 3600 gün çalışma koşuluna yer verilmiş olması isabetsizdir.
c) 506 sayılı Yasa"nın 60/G maddesinde yer alan, “18 yaşından önce Malûllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.” düzenlemesi karşısında; aynı Yasa"nın geçici 54. maddesi uyarınca 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmayan, 01.01.1970 doğumlu davacı sigortalının; 18 yaşını ikmal ettiği 01.01.1988 tarihinden önceye ilişkin tespite konu itibari hizmet süresine tabi primi ödenmiş çalışmalarının, sigortalılık süresine eklenemeyeceğinin hükümde belirtilmemiş olması, isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan Kurum ve ...... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde ......’ye iadesine, 17.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.