10. Hukuk Dairesi 2016/1574 E. , 2016/3497 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, davalı işyerinde 5953 sayılı Kanun kapsamında Basın iş Kanununa tabi olarak çalıştığının ve itibari hizmet süresinden faydalanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada; davacı taraf, dava dilekçesinde, davalı işveren nezdinde 01.03.2006 – 01.03.2012 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde kameraman olarak çalıştığını ve 506 sayılı Yasanının 5. maddesi ve anılan Yasanın atıfta bulunduğu 5953 sayılı Kanunun 1. maddesi kapsamında gazeteclik faaliyetinde bulunduğu, bu çalışmalarının Basın -İş Kanunu kapsamında ve itibari hizmet kodundan davalı işveren tarafından bildirilmesi gerekirken, anılan bildirimin yapılmadığı belirtilerek, davacının kameraman olarak çalıştığı 01.03.2006 – 01.03.2012 tarihleri arasında gazetecilik faaliyeti olarak ve Basın-İş Kanuna tabi çalıştığının tespiti ile kurum kayıtlarının ve prim ödemelerinin düzeltilmesini istemiş, davacı vekilinin primlerin düzeltilmesi yönünde taleplerinin bulunmadığını dava edilen tarihte basın iş kanuna tabi olarak çalıştığının tespiti istemi olduğunu beyan ettiği, davacı tarafın beyanlarının bir bütün halinde değerlendirilmesinde davacının davalı işyerinde çalışmasının 5953 sayılı Kanun kapsamında Basın-İş Kanuna tabi olarak çalıştığının ve itibari hizmet süresinden faydalanması gerektiğinin tespitine ilişkin olduğunun kabulü gerektiği, Mahkemece, davacının davalı işveren nezdinde 01.03.2006 – 01.03.2012 tarihleri arasında 5953 sayılı Kanun kapsamında Basın İş Kanuna tabi olarak çalıştığının tespitine yönelik hüküm kurulmuştur.
Davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 4-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa"nın geçici 7. maddesi hükmünde "Bu Yasanın yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Yasalar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Yasa"nın geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Yasa hükümlerine göre değerlendirilirler" hükmü ve genel olarak Yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 40. maddesi ve 5953 sayılı Kanundur.
506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesinde, 212 sayılı Kanunla değiştirilen 5953 sayılı basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki münasebetleri düzenleyen kanun kapsamına tabi olarak çalışan sigortalıların 5953 sayılı Kanunu değiştiren 212 sayılı Kanunun birinci maddesi kapsamına giren işyerlerinde geçen çalışmalarının ve basın kartı yönetmeliğine göre basın kartına sahip olmak suretiyle gazetecilik yaparken, kamu kurumlarına giren ve bu kurumlarda meslekleriyle ilgili görevlerde istihdam edilen sigortalıların basın müşavirliklerinde geçen çalışmalarının itibari hizmeti gerektiren çalışmalar olduğu belirtilmiş, öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 40. maddesine 19.01.2013 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Kanunun 15. maddesi ile eklenen düzenleme ile de, basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışanların ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle; Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda haber hizmetinde fiilen çalışanların bu çalışma sürelerinin fiili hizmet süresi zammının hesabında gözetileceği hüküm altına alınmış, 21. maddede de, anılan düzenlemenin 2008 yılı Ekim ayı başından itibaren geçerli olacağı belirtilmiştir.
Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında 5953 sayılı Kanunun 1’inci maddesinde, bu Kanun hükümlerinin Türkiye"de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki "işçi" tarifi kapsamı dışında kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanacağı, bu Kanunun kapsamına giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci deneceği belirtilmiştir.
Dosya kapsamından, davacı ile davalı işveren arasında 24.03.2005 tarihinde düzenlenen iş akdinde davacının görevinin yayın araç sürücüsü olduğu, yine dinlenen tanık beyanlarında davacının davalı işyerinde önce yayın aracında şoför olarak çalışmaya başladığı, daha sonra ise canlı yayın aracında şoför ve kameraman olarak çalıştığına ilişkin beyanlar bulunduğu anlaşılmakla, davacının hangi tarihten itibaren kameramanlık yaptığı her türlü kuşkudan uzak olarak tespit edilmeden, mahkemece eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulmuştur.
Görüldüğü üzere anılan Kanunun uygulanabilmesi için öncelikle maddede yer alan işyerlerinden biri olmalı, aynı zamanda işyerinde fikir ve sanat işinde çalışılmış bulunulmalıdır. Fiilen yapılan işin de bu konuda dikkate alınması gerekir. Hal böyle olunca, Mahkemece, davacının dava edilen tarihlerdeki çalışmasının yukarıda belirtilen 5953 sayılı Kanun"un 1. maddesinde belirtilen kapsamda olup olmadığı, o tarihlerde davacının yaptığı iş ile ilgili olarak basın kartının bulunup bulunmadığı da araştırılarak, resen belirlenecek davacı ile birlikte ihtilaf konusu dönemde çalışan kişilerin tanık sıfatı ile bilgilerine başvurularak, ihtilaf konusu dönemde yaptığı işin niteliği tereddütsüz olarak belirlenmeli, gerektiğinde yapılan işin 5953 sayılı Kanun kapsamında fikir ve sanat işi niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi için iletişim fakültelerinde görevli bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden rapor alınmalı,
01.10.2008 tarihi sonrasındaki dönem için, davacının basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışıp çalışmadığı araştırılarak varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Kabule göre ise; Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinin (2). fıkrasında "hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir", hükmü öngörülmüş olup, mahkemece, kabule konu olunan 30.09.2008 tarihinden önceki çalışmalar yönünden davanın yasal dayanağının 506 sayılı Yasanın F.k 5. Maddesi olduğu anılan maddenin 3. fıkrasının "... Fiilen çalışılmış güne eklenecek itibari hizmet günü sayısının bulunmasında (Çalışılan gün sayısı x 0.25) formülü uygulanır." hükmü gereği, hüküm kurulması gerekmekte olduğu, yine Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 16.05.2000 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanan 18.02.2000 gün ve 1997/1 Esas - 2000/1 Karar sayılı kararında, anılan Kanunun Ek 5"inci maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin, salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekeceği, ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesinin söz konusu olamayacağına ilişkin kararı dikkate alınmaksızın, mahkemece kabule konu olan 01.10.2008 tarihinden sonraki dönem yönünden ise davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 40. maddesi olup, anılan madde uyarınca 360 günde ne kadar sürenin fiili hizmet süresi zammı olarak kabul edileceği, kabul edilecek fiili hizmet süresi zammının prim ödeme gün sayısına ilavesi gerektiği, ne kadarının yaş haddinden indirileceği, yaş haddinden indirim için anılan madde kapsamındaki iş ve işyerlerinde ne kadar çalışma şartı arandığının hükümde belirtilmesi gerektiği gözetilmeden, infazda tereddüt ve çelişkiye mahal verilecek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan .........."ye iadesine, 17.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.