Davacı, Sosyal Sigortalar kurumundaki hizmetleri üzerinden yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbitini iştemiş, mahkeme yetersiz bilirkişi raporu itibariyle istemin kabulüne karar vermiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının 23.5.1977 tarihli giriş ile SSK sigortalılığının başladığı 11.3.2004 tarihinde SSK"dan yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu, 23.5.1977-1.3.2004 tarihleri arasında aralıklı olarak toplam 4776 gününün mevcut olduğu, 25.2.1981-15.10.1982 tarihleri arasındaki 1 yıl 8 aylık askerlik süresini borçlanmak için 10.3.2004 tarihinde SSK"na dilekçe verdiği, borç bildiriminin yapıldığı ancak dosyada askerlik borçlanmasını yerine getirdiğine dair belge bulunmadığı ve bu hususun araştırılmadığı, nakliye işinden dolayı vergi defterinde 30.4.1990-26.4.1993 tarihleri arasında mükellefiyet kaydı bulunan davacının 30.4.1990 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalılık olarak tescili yapılarak 30.4.1990-26.4.1993 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olarak kaydının bulunduğu, Bağ-Kur sigortalılık süresi ile bu döneme rastlayan SSK sigortalılık süresinin çakıştığı mahkemenin çakışan dönemi dikkate almaksızın sonuca gittiği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunundaki düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması yasaklanmış, sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanınmıştır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin SSK kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında da bulunmaması gerekir. 506 sayılı yasanın 3.maddesinin I/K bendinde "herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Yasanın 24.maddesinin I ve II.fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında da bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2001/21-627-659 ve 2005/21-389-430 sayılı kararlarında önceden başlayan sigortalılığın asıl sigortalılık olduğu belirtilmiştir.
Davacının 1977-1989 tarihleri arasındaki SSK sigortalılığının tekrar 2.10.1990 tarihinden itibaren başlayarak devam ettiği, Bağ-Kur sigortalılığının ise 30.4.1990-26.4.1993 tarihleri arasında olduğu bu durumda yukarıdaki açıklamalara göre davacının Bağ-Kur sigortalılığı daha önce başladığından aynı dönemdeki SSK sigortalılığı geçersiz sayılarak 30.4.1990-26.4.1993 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edilmesi gerektiği, SSK sigortalılığının Bağ-Kur sigortalılığının bitiş tarihi olan 26.4.1993 tarihinden sonra başlayacağı ortadadır.
Kabule göre de, davacıya 31 yıl sigortalılık süresi ve 8566 prim ödeme gün sayısı üzerinden 1.4.2004 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmiş ise de SSK hizmet cetvelinde bir başka sigortalının gün sayısının karışması nedeni ile 8566 günün yazılı olduğu ve yanlış gün sayısı üzerinden sonuca gidildiği oysa davacının 4776 gününün bulunduğu ve bunu yalnız başına aylık bağlanmasına yetmeyeceği sigortalılık süresinin ise 31 yıl olmayıp 26 yıl 9 ay 18 gün olduğu dikkate alınmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan hak alanını ilgilendirdiğinden Bağ-Kur"unda davaya dahil edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de bozmayı gerektirmiştir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözardı edilerek yetersiz bilirkişinin görüşü itibariyle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.