Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, dava konusu 1376 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinde dayanağı olarak gösterilen tapu kaydının gayri sabit hudutlu olduğunu, başka birçok parsele revizyon gördüğünü, miktarının ise 10 dönüm olması nedeniyle kayıt miktar fazlasının Hazine adına tespiti gerektiğini, kaldı ki; ziyletlik ve imar-ihya ve iktisap koşullarının da gerçekleşmediğini ileri sürerek, iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.
Bir kısım davalılar vekili, tapu kaydı ve zilyetlik savunmasında bulunmuştur.
Mahkemece, keşif ve bilirkişi raporu doğrultusunda taşınmazın bir bölümü yönünden zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu, diğer bölümünün ise taşlık-kayalık olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 1376 sayılı parselin 1983 yılındaki kadastro tespit çalışmasında 10 dönümlük Haziran 315 tarih 4 numaralı tapu kaydı ile harici satın alma ve zilyetliğe dayalı olarak “19840 m2. harnuplu tarla” miktar ve vasfıyla davalıların miras bırakanı Eşe U. adına tespit edildiği ve tespitin 1988 tarihli Komisyon Kararı ile kesinleştiği; öte yandan dayanak tapunun daha başka pek çok parsele revizyon gördüğü ve revizyon parsellerinden bir kısmının hükmen Hazine adına tescillendiği anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine, taşınmazın dayanak kayıtlarının miktarıyla geçerli bulunduğunu, zilyetlik ve imar-ihya koşullarının gerçekleşmediğini, ayrıca Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı ve usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan ,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi; gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Ne varki, somut olayda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilmek mümkün değildir.
Hal böyle olunca, öncelikle çekişme konusu 1376 sayılı parselin dayanak tapu kaydının, varsa komşu taşınmazların dayanak kayıtlarıyla birlikte yukarıda değinilen ilkeler ışığında mahalline uygulanması, tapu kaydının revizyon gördüğü diğer parsellerin bir kısmının hükmen Hazine adına tescil edildikleri dikkate alınarak o parsellerle ilgili davalarda kesinleşen olguların da eldeki dava bakımından değerlendirilmesi; kayıt sınırlarının değişebilir nitelik taşıdığının saptanması durumunda kayda miktarıyla geçerli kapsam tayin edilmesi, çekişmeli taşınmazın bu kapsam dışında kalması halinde imar-ihya ve zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, zilyetlik süresi yönünden tespit malikinin taşınmazı haricen satın aldığı 1979’dan itibaren tespitin yapıldığı 1983’e kadar 20 yıllık müstakil zilyetlik süresi dolmadığından, bayiinin zilyetliğinin de soruşturulması, davalının kendi zilyetliği ile bayiinin zilyetliğinin birbirine eklenip eklenmeyeceğinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik uygulama ve araştırma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Hazine’nin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.