8. Hukuk Dairesi 2014/11573 E. , 2014/11247 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kangal Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/07/2012
NUMARASI : 2010/281-2012/176
Hazine ile N.. K.. ve İ.. K.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Kangal Sulh Hukuk Mahkemesi"nden verilen 03.07.2012 gün ve 281/176 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılar taraflarından ayrı ayrı süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı Hazine temsilcisi, Akçakale Köyü"nde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 124 ada parsel sayılı taşınmazın zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davalılar adına tespit edildiğini, taşınmazın 20-30 yıldır kullanılmadığını, zilyetlik şartlarının gerçekleşmediğini açıklayarak dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılara usulüne uygun olarak tebligat yapılmış, davalılar cevap dilekçelerinde davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile uyuşmazlık konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptaline, Maliye Hazinesi adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro çalışmaları sırasında davalılar adına tespit edilen taşınmazın, TMK’nun 713/1, KK’nun 14. maddesindeki kazanmayı sağlayan zilyetlik koşullarının oluşmaması sebebiyle tapu kaydının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, taşınmazın önceleri davalılar tarafından kullanılmakla birlikte uzun süreden bu yana ekonomik amaca uygun olarak kullanılmadığı, zilyetliğin terk edildiği benimsenerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Terk süresi yönünden tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmediği gibi TMK’nun 713/1 ve 3402 Yasanın 14. maddesindeki koşullara göre mülkiyet hakkı iktisap edildikten sonra mülkiyet hakkının terkle sona erip ermeyeceği üzerinde durulmamıştır.
Uyuşmazlık konusu taşınmaz 20.11.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında senetsizden tarla vasfıyla 5410,45 m2 yüzölçümlü olarak 20 yılı aşkın bir zamandan beri nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla davalıların zilyetliğinde bulunduğu belirtilerek davalılar adına tespit edilmiş, tespite dava dışı gerçek kişi tarafından itiraz edilmesi üzerine Kangal Kadastro Mahkemesi’nin 09.10.2009 tarih ve 575/594 Esas ve Karar sayılı hükmü ile davanın reddine karar verilmiş ve hüküm 15.01.2011 tarihinde kesinleşmiş, aynı tarihte davalılar adına tapu kaydı oluşmuştur.
Keşif sırasında dinlenen tanık S.. Ü.. taşınmazın 10-15 yıldan bu yana ekilmediğini, tanık B.. Y.. taşınmazın 25-30 yıldır kullanılmadığını, tanık A.. K.. ise taşınmazın 4-5 yıl öncesine kadar kullanıldığını beyan etmiş, mahkemece, taşınmazın boş bırakıldığı, yani kullanılmadığı süreyle ilgili tanık beyanları arasındaki bu çelişki üzerinde durularak TMK’nun 261. maddesi gereğince tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Öte yandan, keşif sırasında dinlenen tanıklar taşınmazın davalılara babalarından intikal ettiğini açıklamışlar ancak, davalıların babaları ile davalıların zilyetlik süreleri yönünden bir beyanda bulunmamışlar, mahkemece de bu husus tanıklara ayrı ayrı sorularak açıklığa kavuşturulmamıştır. TMK’nun 713/5. fıkrasının son cümlesinde; “mülkiyet, 1. fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.” ilkesi getirilmiştir. Bu ilke, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunla anılan fıkraya eklenmiştir.
04.12.1998 tarih ve 1996/4 esas, 1998/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararından önce 743 sayılı TKM 639 (TMK 713.) maddesine dayalı olarak açılan davalarda mülkiyetin hangi tarihte doğacağı ve kazanılacağı konusu gerek uygulamada ve gerekse doktrinde oldukça tartışmalı idi. 04.12.1998 tarih ve 1996/4 esas 1998/3 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile; “kazandırıcı zaman aşımı yoluyla tapusuz taşınmazların edinilmesine ilişkin TMK’nun 639/1 maddesine göre verilen tescil kararları inşaii-ihdasi (yapıcı-kurucu-yenilik doğurucu) nitelikli kararlardır. Mülkiyet hakkı bu kararların kesinleştiği anda kazanılır.” Görüşü benimsenmişti. Daha sonra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı TMK’nun 713/5. fıkrasının son cümlesi ile aynı maddenin 1. ve 2. fıkralarını da kapsayacak biçimde, mülkiyetin 1. fıkrada öngörülen koşulların oluşmasıyla kazanılacağı kabul edilmiştir.
Kural olarak, TMK’nun 705. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır. Tescilden önce mülkiyetin kazanılması hallerinden biri de TMK’nun 713. maddesindeki kazandırıcı zaman aşımı koşullarının oluşması sebebiyle mülkiyetin kazanılması halidir.
TMK’nun 713/5. fıkrasına eklenen ibare ile mülkiyet hakkının tüm kazanma koşulların oluşması ile 20 yıllık kazanma süresinin dolduğu anda kazanılacağı açıklandığına göre bu konuda hiçbir duraksama söz konusu değildir. Bilindiği gibi, mülkiyet hakkı hak düşürücü zaman aşımı süresine tabii değildir. Ancak, mülkiyet hakkı TMK’nun 713/2. maddesinde öngörülen kazandırıcı zaman aşımı süresine tabiidir.
Somut olayda, dinlenen tanıklar taşınmazın davalılara murislerinden intikal ettiğini, murislerin ölümünden sonra davalıların kullandığını açıkladığı halde mahkemece taşınmazın boş bırakıldığı tarihe kadar yani, davalılar tarafından kullanılmadığı tarihe kadar TMK’nun 713. maddesindeki 20 yıllık sürenin dolup dolmadığı, dolayısıyla mülkiyetin kazanılıp kazanılmadığı üzerinde durulmamış, bu hususlar dinlenen tanıklara sorularak açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş tanıkların HMK’nun 243, 244, 259 ve 290/2 maddeleri gereğince davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, gelmedikleri takdirde zabıta marifetiyle zorla getirilmeleri, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri, tanık beyanları arasındaki çelişkinin HMK’nun 261. maddesi gereğince giderilmesi, dinlenen tanıklardan uyuşmazlık konusu taşınmazda davacıların murislerinin zilyetliğinin ne zaman başladığı, ne kadar devam ettiği, murislerinin ölümünden sonra davalıların ne kadar zilyet oldukları, taşınmazın ne zamandır boş bırakılarak kullanılmadığı sorularak davalıların mülkiyet hakkını yukarıda açıklanan şekilde taşınmazın boş bırakıldığı tarihten önce kazanıp kazanmadığı, mülkiyet bu şekilde kazanılmamış ise taşınmazın boş bırakıldığı sürenin iradi terk niteliğinde olup olmadığı üzerinde durularak toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davalıların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına 02.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.