3. Hukuk Dairesi 2017/9758 E. , 2017/9819 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak - muarazanın giderilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı şirketin elektrik abonesi olduğunu, davalı dağıtım şirketinin düzenlediği faturalar ile kendisinden kayıp kaçak bedeli adı altında haksız bedeller tahsil ettiğini ileri sürerek, kayıp - kaçak vb. adlar altında haksız şartların tespiti, haksız şart içeren maddelerin iptali ile bu maddelere dayalı olarak geriye dönük 10 yıl içinde kendisinden haksız şekilde tahsil edilen bedellerden fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 100 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek değişken yasal faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya tebligat çıkarılmadığı, dosya üzerinden karar verildiği görülmektedir.
Mahkemece; 6502 Sayılı Kanunun 68. Maddesinin 1. fıkrasına göre değeri 2.320,00-TL"nın altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, 3.480,00-TL"nin altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, Büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise 2.320,00-TL ile 3.480,00-TL arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunluğu bulunduğu, bu uyuşmazlıklarda ilgili heyetlerin vereceği kararların tarafları bağlayacağı, bu kararların icra iflas kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirileceği, tarafların bu kararlara karşı 15 gün içinde Tüketici Mahkemesine itiraz edebileceği, davacının davaya konu ettiği toplam miktarın ise 100,00-TL olduğu, bütün bunlardan dolayı davacının mahkemede dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı, HMK 320/1 maddesinde basit yargılama usulüne tabi olan davalarda mahkemenin mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verebileceğinin düzenlediği, davanın niteliği, usul ekonomisi bakımından duruşma açılmasının dosyaya herhangi bir katkısının olamayacağı gerekçe gösterilerek, hukuki yararın bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp - kaçak vb. bedellerin istirdadı ve muarazanın giderilmesi istemine ilişkindir.
1-31/12/2014 dava tarihi itibariyle 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 68/1.maddesinde; "Değeri 2.000 TL"nin altında ./..
bulunan uyuşmazlıklarda ilçe Tüketici Hakem Heyetlerine, 3.000 TL"nin altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise 2.000 TL ile 3.000 TL arasındaki uyuşmazlıklarda il Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru yapılamaz.", aynı maddenin 4.bendinde "Bu madde de belirtilen parasal sınırları her takvim yılı başından itibaren geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298.maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır" hükmü getirilmiştir.
Eldeki uyuşmazlıkta;taraflar arasında akdedilen abonelik sözleşmesinde yer alan kayıp-kaçak vb. bedellerin haksız şart olduğunun tespiti ile iptali ile bu maddelere dayalı olarak geriye dönük 10 yıl içinde kendisinden haksız şekilde tahsil edilen bedellerden fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 100 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek değişken yasal faiz oranı uygulanmak suretiyle tarafına iadesine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının bu talepleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasında kurulan abonelik sözleşmesi ilişkisinde kayıp-kaçak ve diğer bedelleri davacının ödeme yükümlülüğü bulunup bulunmadığı konusunda yaratılmış bir muaraza(çekişme) bulunduğu gibi açılan davada da muarazanın(çekişmenin) giderilmesinin talep edildiği açıktır.
Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2004 tarih, 2004/13-417 E.-2004/442 K.sayılı ilamında da açıklandığı üzere; muarazanın men"i (çekişmenin önlenmesi) davaları, usul hukuku anlamında tespit değil, eda davası niteliğindedir. Bu tür davalarda hem muarazanın(çekişmenin) varlığının tespiti ve hem de onun önlenmesi(men"i) talep edilir.
Bu durumda, davacı sözleşme ilişkisinde ileriye dönük muaraza (çekişme) bulunduğunu ileri sürdüğüne, sözleşmede yer alan haksız şartların tespitini, iptalini istediğine göre, bu durumda dava değerinin 3480,00 TL"den az olmadığı anlaşılmakla, eldeki davanın Tüketici Hakem Heyetine başvurulmadan doğrudan Tüketici Mahkemesinde görülebilecek uyuşmazlıklardan olduğu ve bu yönü ile dava şartı oluştuğu anlaşılmakla,mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
2-Bundan ayrı olarak,
1982 Anayasasının “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36.maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27.maddesinde ise; “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
...nun 27.maddesinde düzenlenen “Hukuki dinlenilme hakkı” iddia ve savunmada bulunma hakkından daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenlemedir. Buna göre, davanın taraflarının, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır.
Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere; bu hak, Anayasanın 36.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların, yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak
kullanabilmelerini; yargı organlarının da, bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim, tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK."nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
...nun 137.maddesinde; “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
(2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” hükmü ile ön incelemenin kapsamı belirlenmiştir.
...nun 138/1.maddesinde de, “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.” hükmü ile dava şartları ve ilk itirazlar hakkında mahkemece verilecek karara ilişkin vurgulama yapılmıştır.
Hakim, dilekçeler tamamlandıktan sonra, öncelikle dosyayı bu haliyle incelemeli ve mümkünse gerekli kararı vermelidir. Dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan ön inceleme işlemleri, dava şartları ve ilk itirazlardır. (HMK 138) Dava şartları ve ilk itirazlarda eksiklik yoksa diğer ön inceleme işlemleri için duruşma açılmalıdır. (.... 2013 14.Baskı, sayfa 572 vd.)
Somut olayda; mahkemece, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden, ön inceleme duruşması yapılmadan, duruşma günü için taraflara davetiye çıkartılmadan dosya üzerinden ve davanın esasına yönelik karar verilmiştir. Yukarıda da bahsedildiği üzere,davacının istirdat talebi yanında muarazanın giderilmesine yönelik talebi bulunduğu da dikkate alındığında; mahkemenin, hukuki yararı bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan ve usul ekonomisi uyarınca da dosya üzerinden karar verilebileceği yönündeki değerlendirmesi de doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere , 12.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.Başkan