Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, çekişme konusu yerin kadastroca Menderes Nehir yatağında kaldığından tescil harici bırakıldığını, oysa 21.6.1943 tarih 63, 24.9.1953 tarih 4 nolu tapularının kapsamında olduğunu, nehrin yatak değiştirmesi ile taşınmazın yeniden ortaya çıktığını, imar ihya ile tarım arazisi haline getirildiğini ileri sürerek, tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, zilyetlikle özel mülk edinilemeyeceği gerekçesiyle Hazine yönünden esastan, davalı Köy Tüzel kişiliği yönünden husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu kaydı ve zilyetliğe dayalı olarak tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın 1954 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında Menderes Nehri yatağı niteliğiyle tescil harici bırakıldığı, daha sonra Menderes Nehri’nin yatak değiştirdiği, nehrin yatak değiştirmesi üzerine ortaya çıkan çekişme konusu taşınmazın davacılar tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Davacılar, taşınmazın miras bırakanları adına kayıtlı 21.6.1943 tarih 63, 24.9.1953 tarih 4 nolu tapu kayıtlarının kapsamlarında ve zilyetliklerinde olduğunu, Kadastro sırasında nehir geçtiğinden adlarına tesbit edilemediğini ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
Mahkemece, davanın zilyetliğe dayalı tescil isteğine ilişkin olduğu, taşınmazın Menderes Nehrinin yatak değiştirmesi sonucu oluştuğu nehir yataklarının zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen hükmün yeterli bir araştırma ve uygulamaya dayalı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
O halde mahkemece yapılacak iş davacıların dayanakları tapu kayıtlarının keşfen uygulanarak kapsamlarının tayin edilip çekişmeli yerin kapsamı dahilinde kalıp kalmadığının saptanmasından ibarettir.
Bilindiği üzere ; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, tapu kaydının nizalı taşınmazı kapsamadığının belirlenmesi halinde anılan yer bakımından 3402 sayılı yasanın 17.maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması ve değerlendirilmesi saptanan ve saptanacak tüm bilgi ve bulguların tapu fen memuru veya harita mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişiler tarafından düzenlenecek rapora yansıtılması rapor ve haritanın keşfi izlemeye ve infaza elverişli olacak nitelikte olması zorunludur.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde, araştırma ve soruşturmanın tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.