21. Hukuk Dairesi 2015/2544 E. , 2015/18250 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 84.335,51 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13/10/2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat ... Sena Taşdan ile davacı ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukat ile davacı asilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine.
3-Dava 04.01.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 12,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalı ile eşinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; sigortalının maddi ve manevi tazminat istemi ile eşinin manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, davacı eşin maddi tazminat isteminin ise kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemenin manevi tazminatın takdirine ve maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin kararı aşağıdaki nedenlerle isabetsiz olmuştur.
Davacının iş kazası sonucu % 12,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının %30, davalı işverenin %70 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı ...’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut
- halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı ... yararına hüküm altına alınan 35.000,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Davacı eş Nebahat Sürük yararına manevi tazminata karar verilmesi isabetli değildir.
Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Hal böyle olunca doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan yalnızca maddi sağlık bütünlüğü ihlal edilen kişi ile sınırlı olup olmadığının tartışılması gerekir. Cismani zarar kavramına (B.K. 46 ve 47) ruhsal bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğünde korunduğu doktrinde ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse, bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun (ana, baba, karı, koca ve çocuklar gibi) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulmuşsa onlarında manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan, yansıma yoluyla değil, doğrudan zarara maruz kalma söz konusudur. Kaza sonucu ağır yaralanan ve 2 kez ameliyata rağmen iyileşmeyen çocuklarının durumu sebebiyle ruhsal bütünlüğü bozulan anne ve babanın (H.G.K. 26.4.1995 gün ve 1995/11-122, 1995/430) ve haksız eylem sonucu ağır yaralanan ve iktidarsız kalan kocanın karısının manevi tazminat isteyebileceklerine (H.G.K. 23.9.1987 gün ve 1987/9-183 1987/655) ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları aynı esaslara dayanmaktadır.
01.07.2012 Tarihinde yürürlüğe giren...nun 56/2 maddesinde de “….Ağır bedensel zarar .... hâlinde, zarar görenin .... yakınlarına da manevî tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği.” düzenlenmiştir.
Somut olayda, olay tarihinde 33 yaşında olan, geçirdiği iş kazası sonucu sol el 3. Ve 4. parmaklarının kısmen kesilmesi ile % 12,00 oranında sürekli işgücü kaybına uğrayan sigortalının ağır bedensel zarara uğradığından söz etmek mümkün değildir. Bu durum da sigortalının eşi olan davacı ... Sürük’nün manevi tazminata hak kazanmadığının kabulü ile bu yöndeki davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabulü hatalı olmuştur.
Maddi Tazminat gelince: ...’nun 46 ve TBK’nun 54. Maddeleri gereğince bedensel zarar halinde tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya zarar görene aittir. Davacı eş bakımından bedensel zarar söz konusu olmadığı gibi maddi bir zararın varlığı da ispatlanmış değildir. Hal böyle olunca davacı ... Sürük’ün maddi tazminat isteminin reddi yerine kabulünün isabetsiz olduğu açıktır.
Mahkemece davacı ... bakımından da maddi tazminatın belirlenmesinde hata yapıldığı görülmektedir. Dava nitelikçe ... Kurumu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için ... Kurumu tarafından sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin ve varsa ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin Kurumdan sorularak, bildirilen miktarın rücu edilebilir bölümünün hesaplanan zarardan indirilmesi suretiyle tazminatın saptanması gerektiği, Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda Kurum tarafından davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ile ödenen geçici iş göremezlik ödeneklerinin dosyaya getirilmesine rağmen, tazminatın belirlenmesinde dikkate alınmadıkları görülmektedir. Bu duruma göre de sigorta tahsisleri ilk peşin sermaye değeri ile geçici iş göremezlik ödeneğinin rücu edilebilir bölümü indirilmeden, davacı ... yararına fazla maddi tazminat karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.100.00.TL. Duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 13.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.