8. Hukuk Dairesi 2014/11153 E. , 2014/11572 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı
... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Aile Mahkemesi"nden verilen 11.09.2012 gün ve 786/513 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, hüküm sadece davalı ... vekili tarafından temyiz edildiğine ve esasa ilişkin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı dosya kapsamıyla saptandığına, boşanma davası ile birlikte reddedilen madddi tazminatın mahkemece, alacak olarak nitelendirildiğine, bu nedenle iki davanın hukuki sebepleri farklı olup, HMK"nun 303. maddeleri anlamında kesin hüküm oluşturmayacağına ancak dava 1999 yılında alınan ve 29.12.2005 tarihinde üçüncü kişiye devredilen taşınmazdan kaynaklanan katkı payı alacağına ilişkin bulunduğuna, 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağına, dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, mahkemece üçüncü şahısa satılan taşınmazın satış tarihi olan 29.12.2005 tarihinden itibaren faiz yürütülmüş ise de, bu husus HMK’nun 370/2. fıkrası uyarınca yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasının bir nolu bendinde yer alan 29.12.2005 tarihinin karardan çıkartılmasına, bunun yerine 30.06.2010 tarihinin yazılmasına ve faizin bu tarihten itibaren yürütülmesine, hükmün düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve aşağıda dökümü yazılı 155,25 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 937,70 TL"nin temyiz eden davalıdan alınmasına, 05.06.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı dava dilekçesinde özetle; tarafların 13.09.1998 tarihinde evlendiklerini, ... Aile Mahkemesi"nin 2010/294 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, evlendikten 8 ay sonra dava konusu evi satın aldıklarını, taşınmazın parasının bir kısmını kendisinin ödediğini, evin tapusunu davalı eşi üzerine yaptığını, ancak eşinin bu daireyi 2005 yılında haberi olmadan sattığını bildirerek katkı payı ve değer artış payı talep etmiştir.
Davalı vekili cevap ve temyiz dilekçesinde özetle; derdestlik ve kesin hüküm olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
... . Aile Mahkemesi 2010/786 Esas ve 2012/513 Karar sayılı ilamında, davalının kişisel malı olan dairenin alımında davacının katkısının var olduğu sonucuna ulaşarak davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Kesin hüküm itirazına konu olan ... Aile Mahkemesi"nin 2006/520 Esas sayılı davada, davacı-karşı davalı ..."nın dava konusu ev üzerindeki tazminat-alacak talebinin reddine karar verilmiştir. Temyiz edilmeyerek bu karar kesinleşmiştir. Davacı dava dilekçesinde parasını ödeyerek davalı eşi üzeri tapusunu aldığı evi satmasından dolayı bu taşınmaz üzerindeki alacak hakkını dava etmiş, hükümde de evin satışından kaynaklı maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz.
Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; (Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay"da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve 1991/5-215-342 E., K. sayılı ilamı; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, yıl: 2001, C. V, s. 4980 vd.).
HMK 303 maddesi gereğince, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekmektedir.
... 14. Aile Mahkemesi 2010/786 esas, 2012/513 karar sayılı ilam ile kesin hüküm oluşturduğu iddia edilen ... Aile Mahkemesi"nin 2006/520 Esas, 2010/294 Karar sayılı ilamının tarafları aynıdır. Dava konusu her iki davada da aynı taşınmazdır. Dava sebebi de, yani davacının talep sonucunu dayandırdığı vakıalarda aynıdır. (bknz. Medeni Usul Hukuku, Prof. Dr. H. Pekcanıtez, Prof. Dr. O. Atalay, Prof. Dr. M. Özekes, sf. 576, 12. baskı)
Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K.; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.; 08.12.2010 gün ve 2010/1-602 E. 2010/643 K.; 02.11.2011 gün ve 2011/2-561 E. 2011/668 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
Davacı ilk davada da ikinci davada da evlilik birliği içinde alınıp eşi adına tapu çıkartılan daire üzerinde olan alacağını, birinci davada tazminat, ikinci davada ise katkı payı alacağı olarak isimlendirmiştir. Her iki davada da davasını ispat amacı ile dayandığı vakıalar aynıdır. Dolayısı ile ret ile sonuçlanan ilk davanın ikinci davada kesin hüküm oluşturacağı düşüncesindeyim.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASI görüşünde olduğumdan, Dairemiz çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılamıyorum. 05.06.2014