3. Hukuk Dairesi 2016/3133 E. , 2017/10230 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalıların murisleri olan.... tapuda malik olduğu ...61 ada 82 parsel sayılı taşınmazda bulunan iki adet daire için toplam 34.250 TL alım satımı için tapu malikinin eşi olan.... ile 23.05.2005 tarihinde anlaştıklarını, tapu maliki olan ... tarih itibariyle işlerine göremeyecek derecede rahatsız olmasından dolayı temsilci atanıncaya kadar tarafları bağlamak üzere yapıldığını, tapuda hak sahibi olan.... imza atamayacak kadar hasta olduğu için bu imzanın vekalet gereği yapıldığını, ayrıca davalıların murisi Necmettin Karamert"in de işlemlerinin yapılması için güvence oluşturması gayesiyle bir adet bono tanzim ederek davacıya teslim edildiğini, dava konusu olan uyuşmazlığın tapuya kayıtlı olan bir gayrimenkulün haricen satımı olduğunu, yapılan bu tür satışların mutlak butlan olduğunu, ortada geçersiz olan bir gayrimenkul satışının söz konusu olduğunu, davalıların haricen bu devir işlemini yapmaya yanaşmadıklarını, bu nedenlerle geçersiz olan gayrimenkul satışının bulunması, davalıların devir işlemine yanaşmamaları, ödenen bedelin haksız olarak davalılarda kalmış olmasından dolayı fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla ile ödenen satış bedeli olan 34.250 TL nin satış tarihinde ulaştığı değerin tefe, tüfe, memur maaşlarındaki artışlar, altın ve banka faizi gibi güncel oranların ilavesi ve bu tespit edilen bedellere uygulanacak olan sözleşme tarihinden itibaren yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, taraflar arasında taşınmaz satışı ile ilgili herhangi bir anlaşmanın söz konusu olmadığını, dava dilekçesinin içeriğinin kendi içinde çelişkili olduğunu, davacının taşınmazların harici satışa konu olduğu iddiasını kabul etmediklerini, davacı tarafın bahsettiği bononun Düzce 3.İcra Müdürlüğünün 2009/5758 sayılı dosyası üzerinden icra takibine konu ./..
-2-
edildiğini, bononun incelendiğinde tanzim tarihinin 10.09.2008, vade tarihinin 22.10.2008 ve miktarının 34.250 TL olduğunu, mirasçılık belgesinden de anlaşılacağı üzere senet borçlusu olarak görünen muris Necmettin Karamet"in 09.11.2005 tarihinde vefat ettiğini, yani davacının bahsettiği bononun muris Necmettin"in ölümünden 3 yıl sonraki tanzim tarihini taşıdığını, icra takibi ile ilgili ödeme emrinin mirasçılık sıfatları nedeniyle kendilerine tebliğ edilince süresi içerisinde Düzce İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/313 E. Ayılı dosyası üzerinden takibin iptali istemiyle dava açıldığını, bunun üzerine davacı icra takibinden feragat ettiğini belirterek, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece,""...davacı ile davalılar murisi arasında imzalanan satış sözleşmesi harici satım sözleşmesi olup, tapuya kayıtlı taşınmazların satışının resmi şekilde yapılmamış olması sebebi ile geçersiz olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Geçersiz sözleşmeye dayalı olarak tarafların birbirlerinden aldıklarını iade etmeleri gerekir.... olarak davacının ödediği bedelin iadesinden sorumludurlar. Bu sebeple davacı şirket tarafından harici satım sözleşmesi olarak ödenen miktarların güncellenmiş değeri mali müşavir bilirkişiye hesaplattırılmış, bilirkişice yapılan ödemelerin güncel değerinin toplam 19.859,79 TL olarak hesaplandığı..."" gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve 19.859,79 TL"nin 15/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ile davalıların muris arasında imzalanan 23.05.2005 tarihli sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen, resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir. (TMK.md.706, MK. md.634, BK.213, T.Kanunu md.26). Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davacı; bu geçersiz sözleşme nedeniyle, davalıya verdiği bedeli ancak, sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Mahkemece; davacı tarafından ödenen (kararın davacı tarafından da temyiz edilmemesi nedeniyle de kesinleşen) satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği dava tarihi itibariyle çeşitli ekonomik etkenlerin enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli ve bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
Oysa, somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifanın imkansız hale geldiği dava tarihi itibariyle güncellenmiş değerin hesaplanması yapılırken, yukarıda anlatılan şekilde yapılan değerlendirme hükme esas alınması gerekirken, bu şekilde bir hesaplama yapmayan bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-Somut olayda uyuşmazlık, davacı ile davalıların murisi arasında düzenlenen harici satış sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, sebepsiz zenginleşmeden doğan bir alacağa faiz yürütülebilmesi için borçlunun bir ihtar ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi zorunludur. (818 sayılı BK 101/1, 6098 sayılı TBK 117/1) Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davalıların, dava açılmadan önce temerrüde düşürüldüğüne dair belge bulunmadığından, davalının dava tarihinden itibaren temerrüde düştüğü kabul edilmek suretiyle, dava tarihinden itibaren alacağa faiz işletilmesi yönünde karar verilmesi gerekirken, davadan önce dava dışı Hüzeyin Uzun tarafından davalılar aleyhine açılan ve husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilen Düzce 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/412 E. sayılı dava dosyasındaki dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi yönünde hüküm kurulması da (temyiz edenin sıfatı gözetildiğinde) usul ve yasaya aykırı olup, bu husus da hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlere hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.