Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 915 parsel sayılı taşınmazı satış yoluyla davalı B.’a,onun da diğer davalıya satış yoluyla temlik ettiğini,satışların gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar,dava konusu taşınmazın bedeli karşılığı satışlara konu edildiğini,davalı M.’in iyi niyetli bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece,çekişme konusu taşınmazın davalılara temlikinin muvazaalı olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla tetkik hakimi . ....raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden,toplanan delillerden;miras bırakanın çekişme konusu 915 parsel sayılı taşınmazın intifaını uhdesinde bırakıp çıplak mülkiyetini 14.12.1994 tarihli akitle davalı Bilgihan’a,onun da 09.09.1998 tarihli akitle tam mülkiyetini satış yoluyla davalı Müfit’e temlik ettiği,muris adına olan intifa hakkının 03.03.1998 tarihinde tapu kaydından terkin edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı,anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;miras bırakanın satış ihtiyacı bulunmadığı, ölene kadar taşınmazı kendisinin,ölümü ile murisin eşinin uzun yıllar taşınmazı kullandığı, satış bedeli ile gerçek bedel arasında aşırı oransızlık bulunduğu, murisin tüm mal varlığını terekeden mal kaçırma amaçlı ve danışıklı olarak davalı torunu Bilgihan"a, onun da muvazaayı bilen ve bilmesi gereken akrabası diğer davalıya intikal ettirdiği görülmektedir.Somut bu olgu ve bulgular değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabitsizdir.Davacının temyiz itirazları yerinderi.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUKMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,19.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.