10. Hukuk Dairesi 2014/22672 E. , 2016/4104 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Davaya konu somut olayda; sigortalının, 1967 – 1985 yıllarında davalı işverenin kurşun madeni işyerinde tabancacı görevi ile yer altında çalıştığı, ......Meslek Hastalıkları Hastanesi Sağlık Kurulu"nun 01.06.2007 tarihli raporuna istinaden mesleki (C-1,a) Silikoz q3/3, B opasite (ağır Form) ve buna bağlı orta derecede restriktif vasıflı ventilasyon bozukluğu tanısı ile %80 sürekli iş göremezlik oranına göre 13.08.2009 tarihinde ölen sigortalının hak sahibine, Kurum tarafından bağlanan peşin sermaye değerli gelir ve hastane masraflarına ilişkin olarak uğranılan Kurum zararının tahsiline yönelik davalı işveren aleyhine rücuan tazminat istemine ilişkin dava açılmıştır. Dosya kapsamında, alınan kimya mühendisi, hekim ve göğüs hastalıkları uzmanı üç kişilik bilirkişi heyeti raporunda, davalı işverenin %50, sigortalının %10 kusurlu olduğu ve olayda %40 kaçınılmazlık etkili bulunduğu kanaatini esas alınarak, davaya konu edilen hastane masrafları yönünden davanın reddine, hak sahibene bağlanan gelir yönünden davanın kabulüne hüküm kurulmuştur.
Mahkemenin, Kurum tarafından belgelendirilemeyen hastane masraflarını reddine dair hükmünde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, kurşun maden işyerinde yer altı çalışmaları gözetilerek 32 yıl formülü esas alınarak kusur incelemesi esas alınması gerektiği dikkate alınmadan hüküm kurulmuştur.
Meslek hastalığı, 506 sayılı Kanunun 11. maddesinde açıkça ifade edildiği gibi; işin niteliğine göre tekrarlanan sebepler veya işin yürütüm şartlarına göre ortaya çıkan hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir. Kusur incelemesi yapılırken, meslek hastalığının bu özelliği dikkate alınarak ve öteden beri uygulanan şekliyle 32 yıl formülü esas alınmak suretiyle belirleme yapılmalıdır. Hükme esas alınan rapor, 506 sayılı Yasanın 26. maddesine göre düzenlenmiş olup, Dairemizin ve Yargıtay"ın kabul ettiği, uygulamada 32 yıl formülü olarak adlandırılan esaslara aykırı düşmektedir. Sigortalının işyerlerinde 32 yıldan daha kısa bir süre çalışması halinde, kaçınılmaz maluliyet oranı; çalışılan yıl sayısı: 32, yıl ortalaması ile çarpılarak kaçınılmaz maluliyet oranı belirlenmelidir. Sigortalının 18 yaşından sonra çalışmaya başlaması halinde ise; her yıl için 32 yıldan 3 yıl indirilerek kaçınılmaz maluliyet belirlenmeli, artık yaşlar için orantılama yoluyla indirime gidilmelidir.
Ayrıca, 506 sayılı Yasanın 18/2. maddesinde yer alan; “meslek hastalığı; sigortalı olarak çalıştığı ve böyle bir hastalığa sebep olacak işten veya işyerinden ayrıldıktan sonra meydana çıkmış ise sigortalının bu Kanunla sağlanan yardımlardan yararlanabilmesi için; eski işinden veya işyerinden fiilen ayrılması ile hastalığın meydana çıkması arasında bu hastalık için; yönetmelikte belirtilen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması gerekir.” hükmü değerlendirilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkelere göre; sigortalının, başka işverenler nezdindeki çalışmaları ve çalıştığı işyerlerindeki işin niteliği ile süreleri belirlenmeli; davalı işyerindeki çalışma dönemi ve işi tespit edilmeli; davalı işyerinden ayrıldığı tarihteki meslekte kazanma güç kaybı oranı saptanmalı; sigortalının davalı işyerinden ayrıldığı tarih itibariyle meslekte kazanma güç kayıp oranı belirlendikten sonra, belirlenen bu orana göre davalı işverenin kusur miktarı 32 yıl formülü ile tespit edilerek sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekirken, kusur raporu bu hususları nazara almadığından yetersiz görülmüştür. Mahkemenin, konunun uzmanı bilirkişilerden bu doğrultuda kusur raporu alarak hüküm vermesi gerekirken, yetersiz kusur raporuna dayanarak karar vermesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-) 506 sayılı Kanunun 92. maddesi uyarınca belirlenecek ilk peşin değerli gelir ile fiili ödeme mukayesesi yapılarak düşük olan miktarın dikkate alınması gerekmektedir.
506 sayılı Yasanın 92. maddesi, “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir.” düzenlemesini içermektedir.
Kurumun, sigortalı veya haksahiplerine bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda; Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü de, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
Dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirildiği anlaşıldığından, davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının; gelirin başladığı tarih itibariyle 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirilmiş hali üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fark ödeme miktarının da eklenmesi suretiyle belirlenmesi, gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 24.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi