Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalılar adına tespit gören 1 ila 14 nolu parsellerin dayanak tapu ve vergi kayıtlarının sabit sınırlı olmadığını, miktarı ile geçeli bulunduğunu ileri sürerek miktar fazlasının Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazların kendilerine ait tapu kapsamında kaldığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın reddine ilişkin kararın temyizi üzerine Dairece; “ bozma gerekçesinin yerine getirilmediği” gerekçesi ile bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ..raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, kayıt miktar fazlasına ilişkin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1 ila 14 sayılı parsellerin kadastro tespiti sırasında tapu kaydı uygulanarak davalıların miras bırakanları adına tespit edilerek çap kayıtlarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, tespit sırasında çekişmeli taşınmaza uygulanan tapu kaydının kapsamı belirlenmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen belgelerden, çekişme konusu taşınmazlardan 4 ve 5 nolu kadastral parseller ile 18 ve 24 nolu ifraz parselleri haricindeki diğer kadastral parsellerin toplulaştırmaya tabi tutulduğu ve yeni toplulaştırma parselleri meydana geldiği sabittir.
Bilindiği üzere; ülkemizde, toprak toplulaştırmasına imkan veren genel bir hüküm niteliğindeki “toprağın iyileştirilmesi” başlığını taşıyan hüküm Medeni Kanunun 755. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “ su yollarını düzeltme, sulama, bataklık yerlerini kurutma, yol açma,orman yetiştirme, arazileri toplulaştırma gibi iyileştirme işleri ancak ilgili maliklerin girişimleriyle yapılabilecekse belirtilen işlerin yapılabilmesi için,arsaların(toprakların) yarısından fazlasına malik bulunan ve sayıca da maliklerin üçte ikisini teşkil eden kimselerin olumlu karar vermesi gerekir. Çoğunluk kararı alındıktan sonra diğer maliklerin alınan karara uyma mecburiyetleri vardır.
Hemen belirtilmelidir ki, Medeni Kanunun 755. maddesini karşılayan İsviçre Medeni Kanunun 703.maddesi 3 Ekim 1951 tarihli Tarım Kanununun 121.maddesiyle değiştirilmiş, toplulaştırma belirli ölçüde kolaylaştırılmış, maliklerin üçte ikisinin değil,sadece salt çoğunluğunun olumlu oyu yeterli sayılmıştır.
Öte yandan, 22.5.1985 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 12/C maddesi ile Sulama dairesi Başkanlığına (sulu ve kuru tarım arazilerinde toplulaştırmaya uygun arazi sahipleri çoğunluğunun isteğine bağlı arazi toplulaştırılması için,etüt planlama,program ve projelerini hazırlamak, hazırlatmak,tasdikini yapmak,uygulama işlerini yapmak,yaptırmak) görevleri de verilmişken bu defa 5286 sayılı yasanın 6.maddesine eklenen 1.madde hükmü gereğince Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırılmış, kurumun hak ve yükümlülükleri tüm mal varlığı ile birlikte İstanbul ve Kocaeli illerinde bu illerin Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına, diğer illerde İl Özel İdarelerine devredilmiştir. (geçici md.5, 1/A maddesi). Bu yasal düzenleme ile anılan kurumun hukuki varlığı son bulduğundan arazi toplulaştırması işleminden kaynaklanan kuruma özgülenen işlevlerin hukuki dayanağı da sona ermiştir.
19.7.2005 tarih ve 25880 tarihli resmi gazetede yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda arazi toplulaştırılması işlemleri hükme bağlanmış ve bu konuda bazı düzenlemeler getirilmiştir. Öncelikle yasanın "tanımlar" başlığını taşıyan 3/ö maddesinde arazi toplulaştırılmasının tarifi ve amacı belirtildikten sonra "Arazi Toplulaştırması ve Dağıtımı" başlığını taşıyan 17.maddesi hükmünde de ihtiyari ve zorunlu toplulaştırma olarak 2 türlü toplulaştırma kabul edilmiş ve niteliği genel olarak açıklandıktan sonra prosedürü yönünden bir takım kıstaslar konulmuştur. Ayrıca aynı maddenin son fıkrasında ise, toplulaştırma çalışmaları ile ilgili usul ve esasların tüzükle düzenleneceği öngörülmüş, yasanın 24.maddesinde de kanunun uygulanmasına dair tüzüklerin Bakanlar Kurulu tarafından yönetmeliklerin ise ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından Yasanın yürürlüğü (19.7.2005) tarihinden itibaren bir yıl içerisinde hayata geçirilmesi öngörüldüğü halde, henüz çıkartılmış değildir. Öte yandan, uygulaması sürdürülen 24.9.1979 tarih ve 7/18231 Sayılı Bakanlar Kurulu kararına dayalı tüzüğün yasal dayanağını teşkil eden 9.5.1985 tarih, 3202 Sayılı Yasanın geçici 6.maddesi hükmü de halen yürürlüğünü devam ettirmektedir.
O halde, toplulaştırma işleminden kaynaklanan davanın tarafları arasındaki çekişmenin giderilmesinde anılan tüzük hükümlerinin gözardı edilemeyeceği açıktır.
Arazi toplulaştırma işlemlerini düzenleyen 24.9.1979 tarih 7/18231 sayılı Tüzükte,işlemlerin nasıl gerçekleştirileceği belirtilmiş,Tüzüğün 12. maddesinde ise (parsellerin derecelendirilmesine ilişkin harita ,mülkiyet listesi ve derecelerin birbiri ile denkliğini belirten tablo,köyde görülebilecek bir yerde veya belediye tahtasında onbeş gün süreyle asılarak ilan olunur. Asılma ve indirilme bir tutanakla saptanır.Harita,liste ve tablonun ilan edildiği ayrıca köyün ve belediyenin bağlı olduğu ilçe veya il merkezinde alışılmış araçlarla duyurulur.Arazi malikleri derecelendirme harita,mülkiyet listesi ve tablosuna ilan gününden başlayarak yirmi gün içinde yazılı olarak derecelendirme kurulu başkanlığına itiraz edebilirler. Kurul itirazları onbeş gün içinde karara bağlar. Karar, ilgililerine yazılı olarak duyurulur.Bu karara,bildirim tarihinden başlayarak on gün içinde proje idaresi eliyle Bakanlığa itiraz edilebilir.Bakanlığın otuz gün içerisinde vereceği karar üzerine derecelendirme kesinleşmiş olur.Bu karar,ilgililere ayni biçimde duyurulur.) denilmiştir. Anılan Tüzükte öngörülen ve Bakanlar Kurulu kararı ile başlatılan arazi toplulaştırma işlemlerinin gerçekleştiriliş ve özellikle kesinleştirilme yöntemi dikkate alındığında Bakanlığın son kararına karşı, idari yargı yerinde dava açılabileceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; toplulaştırma işlemi sonucu oluşan parsellerin sicil kayıtları idari bir işlemle oluştuğundan, başka bir ifade ile sicilin illeti idari işlem olduğundan anılan işlem iptal edilmedikçe eldeki davanın dinlenmesine olanak bulunmadığı açıktır. Öte yandan 4, 5, 18 ve 24 sayılı parsellerin tapu kayıt kapsamında kalmadığı belirlenerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de davalılar yönünden 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 14. maddesinde belirlenen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak öngörülen koşulların tespit tarihine kadar gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde mahkemece bir araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca; anılan dört adet parsel haricindeki diğer parseller yönünden idari işlem ayakta bulunması sebebiyle haklarında açılan davanın reddine; 4,5,18 ve 24 sayılı parseller yönünden ise yukarıda değinildiği üzere gerekli araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendireme ve eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Bir kısım davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.