20. Hukuk Dairesi 2014/9206 E. , 2015/2109 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1995 yılında 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan genel arazi kadastrosu sırasında .......... ili, Merkez ilçesi, ............ köyünde bulunan 137 ada 9 parsel sayılı 2.742 m2 yüzölçümündeki taşınmaz senetsiz ve belgesizden tarla niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.
Davacı Hazine 20.10.2010 havale tarihli dilekçe ile; 137 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 159 nolu Orman Kadastro Komisyonunca yapılan çalışmalarda Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığını belirterek, anılan işlemin iptal edilip taşınmazın orman sınırı dışına çıkarılması ve tarla niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece; çekişmeli taşınmazın 1995 yılında yapılıp kesinleşen genel arazi kadastrosu sırasında Hazine adına tespit edilip kesinleştiği, 2010 yılında 159 nolu Orman Kadastro Komisyonunca orman sınırları içine alındığı, orman kadastro komisyonunca yapılan işlemin ikinci kadastro niteliğinde olduğundan 3402 sayılı Kanunun 22/1. maddesi uyarınca yok hükmünde olduğu gerekçesiyle orman sınırlandırması işleminin bütün sonuçlarıyla hükümsüz olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca 6 aylık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1940 yılında 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılarak kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 09.09.1977 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması ve 27.04.2010 tarihinde ilân edilerek eldeki dava sebebiyle kesinleşmeyen sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; orman kadastrosu ve genel arazi kadastrosu işlemleri, tâbi oldukları kanun, hukukî konuları ve doğurdukları sonuç itibariyle birbirinden farklı olduğundan, genel kadastrodan sonra yapılan orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 22/1. maddesi anlamında 2. kadastro olarak kabul edilemez. 3402 sayılı Kanunun 22. maddenin beşinci fıkrasında “Tahditleri yapılarak kesinleşmiş ve tescil edilmiş ormanlara ait kayıt ve belgelerin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılır” hükmü bulunmaktadır. 3402 sayılı Kanunun yürürlüğü tarihinden önce genel kadastrosu yapılan yerlerde, tahditleri yapılmayan ormanlarda ve yine bu kanunun yürürlüğünden sonra aynı Kanunun 4/3. maddesi hükmüne göre yapılan çalışma sonucu tescili yapılan ormanlarda ne gibi işlem yapılacağı konusunda Kadastro Kanununda hüküm bulunmadığından, bu tür ormanlar hakkında özel Kanun olan 6831 sayılı Orman Kanununun uygulanması gerekir. Anılan Kanunun 22.05.1987 tarih 3373 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesinde “Devlet ormanlarının, hükmü şahsiyete haiz amme müesseselerine ait ormanların, hususi ormanların, orman kadastrosu ve ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti, orman kadastro komisyonları tarafından yapılır” hükmü bulunmakta olup, kanun maddesinde daha önce arazi kadastrosu yapılan ve yapılmayan taşınmaz ayrımının yapılmadığı görülmektedir. 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerini değiştiren 3373 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra bu kanun hükümlerine göre çıkarılan ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesi uygulaması hakkındaki Yönetmeliğin kapsamı başlıklı 2.; Orman Kadastro Komisyonlarının Görevi başlıklı 8. maddelerinde hangi taşınmazların orman kadastrosunun yapılacağının gösterildiği, Tapu ve Kadastro Dairelerinden İstenecek Bilgi ve Belgeler başlıklı 18. maddesinde “orman kadastrosu yapılacak yerlerin daha önce tapulaması yapılmış ise kadastro pafta örnekleri ile tapu kayıt örneklerinin ilgili tapu sicil ve kadastro müdürlüklerinden getirileceği”, Devlet Ormanları Olarak Sınırlandırılacak Yerler başlıklı 23. maddesinde tapulu- tapusuz ya da daha önce arazi kadastrosu yapılan yer ayrımı yapılmaksızın 6831 sayılı Kanunda tanımı yapılan yerlerin ve 4785 sayılı Kanun gereğince devletleştirilmiş veya devletleştirmeye tâbi ormanlar ile Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme ilâmı bulunan yerlerin orman kadastrosunun yapılacağı ve aynı Yönetmeliğin Orman Olarak Sınırlandırılan Tapulu Yerlerin Orman İşletme Müdürlüğüne Bildirilmesi başlıklı 29. maddesinde “Orman Kadastro Komisyonlarının, orman olarak sınırlandırılan tapulu yerleri, harita, liste ve tutanaklarını Orman İşletme Müdürlüklerine göndereceği ve müdürlük tarafından kesinleşmiş orman sınırları içinde kalan hukuken geçersiz hale gelmiş tapuların kısmen veya tamamen iptali için gerekli işlemlerin yapılacağı” ve 2896, 3302 sayılı kanunlar ile ve yine 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Kanun ile değiştirilen 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi ile daha önce orman kadastrosu yapılan ancak herhangi bir nedenle orman sınırı dışında bırakılan ormanların dahi orman kadastrosunun yapılabileceği" öngörülmüştür. Böylece daha önce orman kadastrosu yapılan yerlerde dahi orman kadastrosu yapılmasının ikinci kadastro olmayacağı kanun ile de hüküm altına alınmıştır. 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 02.09.1986 tarihli Yönetmeliği Yürürlükten Kaldıran Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 2, 10, 21, 26, 27 ve 32. madde hükümleri de birlikte değerlendiğinde, daha önce genel arazi kadastrosu yapılan yerlerde, sonradan orman kadastrosunun yapılmasının yasal olduğu, dayanılan kanun kuralları ve hukukî sonuçları farklı olduğundan orman ve arazi kadastrosunun birbirine karşı ikinci kadastro olmayacağı sonucuna ulaşılmaktadır. 3116 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 01.06.1937 ve 6831 sayılı Orman Kanununun yürürlüğe girdiği 08.09.1956 tarihinden bu yana Orman Genel Müdürlüğünün uygulamaları da bu doğrultudadır.
Hal böyle olunca somut olayda çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 6831 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 27.04.2010 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasının 1995 yılında yapılan genel arazi kadastrosuna karşı ikinci kadastro kabul edilemeyeceğinden işin esasına girilerek yöntemine uygun şekilde orman araştırması yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 26/03/2015 günü oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu olayda, yörede 1995 yılında yapılan arazi kadastrosu sonucu çekişmeli 137 ada 9 parsel sayılı taşınmaz tarla vasfıyla ... adına tespit ve tapuya tescil edilmiştir. Yörede 2010 yılında yeniden orman kadastrosu yapılmış ve dava konusu taşınmaz orman tahdit sınırları içine alınmıştır. Mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 22/1. maddesi uyarınca orman tahdidinin çekişmeli taşınmaz yönünden hükümsüz sayılmasına karar verilmiştir.
Dairemizin sayın çoğunluğu, orman kadastro çalışmasının 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca yapıldığı ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/1. maddesinin somut olayda uygulanamayacağı düşüncesindedir. Sayın çoğunluk görüşüne aşağıda açıklayacağım gerekçelerle katılamıyorum:
3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/1. maddesinde "Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılmaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve TMK"nın 1026. maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro tapu sicil müdürlüğünce re"sen iptal edilir." hükmü yer almaktadır. Bu madde uyarınca, Devlet tarafından daha önce kadastrosu yapılmak suretiyle hukuki durumları tespit edilmiş bir yerde, mülkiyet haklarını belirlemek amacıyla ikinci kez kadastro faaliyeti yapılamaz; yapılırsa, hükümsüzdür.
Sözkonusu kanun maddesinin, 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca yapılan kadastro faaliyetini kapsamadığını kabul etmek, aynı maddenin devam eden fıkraları ile bağdaşmamaktadır. 3402 sayılı Kanunun 22. maddesinin devam eden fıkralarında, ikinci kadastro yasağının istisnaları sayılmış olup, orman kadastrosu, bu istisnalar arasında yer almamaktadır. Sözkonusu istisnalar, 2859 sayılı Kanun uyarınca yapılan yenileme kadastrosu ile 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu gibi doğrudan arazi kadastrosu ile ilgili çalışmalardan ibaret bulunmayıp, imar mevzuatı kapsamında 2981 sayılı Kanun uyarınca yapılacak çalışmalar da istisnalar arasında sayılmıştır. 3402 sayılı Kanundan başka yasalar uyarınca yapılacak kadastro çalışmaları da istisnalar arasında sayıldığına ve bunlar arasında 6831 sayılı Kanun yer almadığına göre; 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılacak kadastro çalışmaları da ikinci kadastro yasağı kapsamındadır. 6831 sayılı Kanunda, orman kadastrosunun ikinci kadastro yasağı kapsamının dışında kaldığına dair açık bir düzenleme de bulunmamaktadır. 6831 sayılı Kanunun 7. maddesinde yer alan "her türlü taşınmaz" tabirini, daha önce yapılan kadastro çalışmaları sonucu oluşan mülkiyet haklarını idari bir işlemle ortadan kaldıracak şekilde geniş yorumlamak, isabetli değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/20-559 E. - 2014/123 K. sayılı ilâmında da benzer görüşler serdedilmiştir.
İkinci kadastro yasağı nedeniyle; bir taşınmaz, arazi kadastrosu kapsamında işleme tâbi tutulmuş ve hakkında tutanak düzenlenmişse, artık o taşınmazla ilgili olarak istisnaları dışında yeniden kadastro çalışması yapılamaz ve tutanak düzenlenemez. İkinci kez yapılan kadastro yok hükmündedir; koşulları gerçekleştiğinde, tapu memuru tarafından tek başına tapu sicilinden terkin edilebilir. Aynı şekilde bir taşınmaz, önce orman kadastrosuna tâbi tutulmuş ve orman olarak tespit edilmişse, artık o taşınmaz hakkında arazi kadastrosu çalışması yapılamaz; yapılmışsa düzenlenen arazi kadastrosu tutanağı, ikinci kadastro yasağı kapsamında yok hükmündedir.
Diğer taraftan, arazi kadastrosu sırasında hata yapılması halinde dava yoluyla hataların düzeltilmesi imkanı bulunmakta olup, askı ilân süresi içinde açılacak davalarda kadastro mahkemeleri ve sonrasında ise genel mahkemeler görevlidir. 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi dava hakkını özel mülkiyete konu olabilecek taşınmazlar yönünden 10 yıl ile sınırlamış ise de ormanlar yönünden böyle bir süre sınırı da bulunmamaktadır. O halde, yasalar uyarınca orman kabul edilmesi gereken bir taşınmazın arazi kadastrosu sırasında özel mülk olarak tespit edilmesi halinde Orman İdaresinin dava yoluyla bu yanlışlığın düzeltilmesini sağlama imkanı bulunmaktadır. Dava yoluyla düzeltilebilecek bu yanlışlığın, açılacak davanın tarafı olması gereken idari mercilerce, kamulaştırma dışında (yani bedeli ödenmeksizin) yeni bir idari işlemle düzeltilmesi yoluna gidilmesinin hukuk devleti ilkesi ile de çelişeceği düşüncesindeyim.
Bu nedenlerle, arazi kadastrosundan sonra yapıldığı anlaşılan dava konusu tahdit işleminin 3402 sayılı Kanunun 22/1. maddesi uyarınca, çekişmeli taşınmaz yönünden hükümsüz olduğu ve yerel mahkemece bu yönde verilen kararın onanması gerektiği kanaatindeyim.