23. Hukuk Dairesi 2013/5173 E. , 2013/8185 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 03.05.2000 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, davalının 15.09.2000 tarihinde inşaata başlayıp, 15.07.2002 tarihinde bitirmesi gerekirken bitirmediğini, imal edilen kısımda eksik ve ayıplı işler olduğunu ileri sürerek, nama ifaya izin verilmesine, şimdilik eksik ve ayıplı işler nedeniyle 50.000,00 TL, gecikme nedeniyle de 50.000,00 TL’nin temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslahla eksik ve ayıplı işler tazminatını 153.580,40 TL’ye, gecikme tazminatını ise 292.237,00 TL’ye çıkartmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; 15.07.2002 tarihinde edimlerini yerine getirmeyen davalının temerrüde düştüğü, eksik ve ayıplı iş bedelinin 55.005,00 TL, gecikme tazminatının ise 292.237,00 TL olduğu gerekçesiyle, nama ifaya izin isteminin kabulüne, 50.005,00 TL eksik ve ayıplı iş bedeli ile 292.237,00 TL gecikme tazminatının 55.000,00 TL’sinin dava, kalanının ıslah tarihinden itibaren temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, gecikme tazminatına nama ifaya izin kapsamında hükmedilmesinin mümkün bulunmamasına ve mahkemece bu talebe ilişkin olarak tahsil hükmü kurulmasının doğru olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Taraflar arasındaki 03.05.2000 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak nama ifaya izin verilmesi, eksik ve ayıplı işler bedelinin tahsili istemine ilişkin kurulan hükme yönelik temyize gelince;
Hukuki uyuşmazlığın çözümü için mahkemece, öncelikle tarafların ileri sürdüğü ve savunduğu hususlar çerçevesinde maddi olayın denetime de elverişli olacak şekilde aydınlatılması ve bundan sonra hukukun somut olaya uygulanması gerekmektedir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan HUMK"nın 75, dava sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın "Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevi" başlıklı 31/1. maddesi "Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir." şeklinde düzenlenmiş ve bunun hakimin görevi olduğu açıkça vurgulanmıştır. Maddede, hakimin maddi anlamda davayı sevk yetkisi düzenlenmektedir. Bu yetkisiyle hakim, olayın ve hukuki uyuşmazlığın olgusal ve hukuki boyutlarını gerekli olduğu ölçüde taraflarla birlikte ele alabilecek, tarafların zamanında uyuşmazlığın çözümü
için önemli vakıaların tamamı hakkında açıklama yapmalarını, özellikle ileri sürülen vakıalardaki eksiklikleri tamamlamalarını, delilleri ikame etmelerini ve gerekli talepleri ileri sürmelerini sağlayabilecektir. HMK"nın 194. maddesinde de somutlaştırma yüküne yer verilmiştir. Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılma yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yükümlülüktür. Bunu yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır.
Diğer yandan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 97. maddesine göre bir şeyin yapılmasına müteallik borç, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı masrafı borçluya ait olmak üzere borcun kendisi tarafından ifasına izin verilmesini talep edebilir. Bu maddenin uygulanabilmesi için yüklenicinin sözleşme hükümlerine aykırı olarak borcunu yerine getirmediğinin sübuta ermesi ve bu konuda temerrüde düşmesi gerekir. Nama ifaya karar verilmesi halinde iznin hangi imalatlar için verildiğinin, bu imalatların nevi ile avans niteliğinde tamamlanma giderlerinin hüküm fıkrasında veya karar eki bilirkişi raporunda açıkça gösterilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK"nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Hakim bu talep üzerine konusunda uzman bilirkişi yardımı ile keşif yaparak eksik bırakılan iş kalemlerini ve bunların tamamlanması ve giderilmesi masraflarını tahminen saptayarak, izin kararını verir. İzin kararının hüküm fıkrasında da eksik ve ayıplı iş kalemleri ile her birinin tahmini masrafları tek tek gösterilir. Genel nitelikli yetki ve izin verilemez. Nama ifaya izin verilen işlerin tamamlanma bedelinin avans olarak, nama ifa kapsamı dışında kalan imalatlara ait nefaset farklarının ise normal bir alacak olarak hüküm altına alınması gerekir. Her iki alacağın hukuki sonuçları birbirinden farklıdır.
Nama ifa kapsamındaki işler bakımından, nama ifa ile birlikte bedelinin tahsiline karar verilmesi halinde, avans olarak verilen para yetersiz kaldığında, davacı tarafça yükleniciden eksik kalan kısmın istenmesi mümkün iken, olumlu zararın tahsili anlamına gelen eksik iş bedelinin tahsiline ilişkin hüküm kurulması halinde ise, arsa sahibinin kesinleşen bu tutarın üzerinde talepte bulunması mümkün olmayacaktır.
Mahkemece, nama ifa kapsamındaki işler bakımından nama ifa ile birlikte bedelinin avans olarak tahsiline karar verilmesi, nama ifa kapsamı dışında kalan imalatlar yönünden ise belirlenen nefaset bedelinin hüküm altına alınması gerekir.
Somut olayda, bilirkişi kurulunca eksik ve ayıplı işlere ilişkin nesafet bedeli 50.005,00 TL olarak, imalat bedeli olan 77.000,00 TL ve ilgili kurumlara yapılacak ödemeler tutarı 76.480,40 TL olmak üzere toplam nama ifa bedeli 153.580,40 TL olarak belirlenmiş; mahkemece eksik ve ayıplı iş bedelinin 55.005,00 TL olduğu gerekçesine yer verilerek, 50.005,00 TL eksik ve ayıplı iş bedelinin tahsiline, ayrıca nama ifaya izin verilmesine karar verilmiştir.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda özetlenen, HMK’nın 31. maddesindeki, hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davacıdan eksik iş bedeli ile ilgili BK’nın 97. maddesi hükmüne uygun nama ifa mı yoksa eksik iş bedellerinin tahsilini mi talep ettiği hususunda açıkça beyanı alınıp, sonucuna göre yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacının talep etmesi halinde eksik işler ile ilgili nama ifaya izin verilmesi, nesafet farkı gerektiren ayıplı imalatlara ilişkin bedelin ise nama ifa kapsamı dışında tutularak normal alacak hükmü kurulması gerektiği gözetilerek, davacı tarafın hükmü temyiz etmemesi ile oluşan usuli kazanılmış haklar da dikkate alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, infazda tereddüde mahal bırakmamak için nama ifasına izin ve yetki verilen iş ve işlemleri hüküm fıkrasında tek tek belirtilip, infazı mümkün hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde infazı mümkün olmayacak genel nitelikli yetki ve izin verilmesi de doğru olmamıştır.
Öte yandan, davacı tarafça dava dilekçesinde 50.000,00 TL eksik ve ayıplı işler bedeli ile 50.000,00 TL gecikme tazminatı talep edildiği halde, bu miktar yönünden dava tarihi, kalanı yönünden ıslah tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi gerekirken, eksik ve ayıplı işler ile ilgili 50.005,00 TL’nin dava tarihinden, gecikme tazminatı ile ilgili olarak ise 55.000,00 TL’nin dava tarihinden, kalanına ıslah tarihinden temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesi, HMK’nın 26. maddesindeki taleple bağlılık ilkesine aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.