3. Hukuk Dairesi 2014/6718 E. , 2014/13521 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2012
NUMARASI : 2011/520-2012/759
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı ile davalının 30 yıl kadar beraber yaşadığını, davacının daha önce sahibi olduğu davaya konu taşınmaza ev yaptırdığını, halen oturduğunu ,taşınmazın birkaç kez el değiştirerek en son davalıya satıldığını, davacının açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddedildiğini, kararın kesinleştiğini, fazlaya ilişkin hakların saklı olduğunu, taşınmazın üzerindeki ev, müştemilat ve meyve ağaçları için 10.000.00.- TL tazminatın yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, beyanında davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyada yeralan tapu kaydından davaya konu taşınmazın niteliğinin ev ve arsa olduğu, davacının maliki olduğu bu taşınmazın 07/08/1992 tarihinde dava dışı İ.. Y..."a satıldığı, yerin 14/09/1995 tarihinde dava dışı A..Ö..."ye, son olarak da en son malik olan davalıya 28/09/1995 tarihinde satıldığı anlaşılmaktadır.
Medeni Yasanın 684.maddesinde; "Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça, yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe ,zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır" düzenlemesi yeralmaktadır.
Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K. nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür. Nitekim, aynı ilkeler HGK 2012/542 E sayılı kararında da benimsenmiştir.
Somut olayda; davalı tapu sicilinde ev ve arsa niteliği ile kayıtlı bulunan davaya konu taşınmazı üzerindeki varlıklarla birlikte tapu kaydına dayanarak satın almış olduğundan davacının davaya konu ettiği talepleri ileri sürmeye hakkı yoktur, diğer bir deyiş ile davalı bu durumda tapuya güven ilkesinden yararlanacaktır.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmesi gerekir iken, anılan ilkeler gözden kaçırılarak eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.