Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/19915
Karar No: 2014/347
Karar Tarihi: 15.01.2014

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/19915 Esas 2014/347 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2013/19915 E.  ,  2014/347 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/11/2012
    NUMARASI : 2010/86-2012/501

    Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil,olmadığı taktirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davalı Şirket ve Çağrı hakkındaki davanın tazminat isteği yönünden kabulüne; diğer davalılar hakkındaki davanın ise reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalı H.S.vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla temyiz eden davalı H. S.vekilinin temyiz harcını yatırmaması üzerine, Dairemizin 22/05/2013 tarih, 2013/5978 Esas, 2013/8322 sayılı kararı ile temyiz harcının temyiz eden davalıdan tahsil edilmesi için geri çevirme yapıldığı, mahkemece Yargıtay ilamının davalı vekiline tebliğ edildiği halde yedi günlük kesin süre içinde harcın yatırılmadığı gerekçesi ile davalı Hüseyin vekilinin temyiz isteğinin reddine karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmediği anlaşıldı,dosya incelendi,Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davalılar T.ve H. S.hakkındaki davanın vekaletnamenin hile ile alınıp kötüye kullanıldığı ve davalı H. S.iyi niyetli olmadığı iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile reddine; diğer davalı Şirket ve Çağrı hakkındaki dava bakımından ise davacının edimini yerine getirmesine rağmen satış vaadi sözleşmesine konu dairenin bir başkası adına kayıtlı olması nedeniyle ifa imkansızlığı doğduğundan satış vaadine konu dairenin bedelinin tahsiline karar verilmiştir.
    Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; çekişmeli 37225 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 139/684 payı davacıya ait iken davacının 25.06.2008 tarihli vekaletname ile baba oğul olan davalılar T.ve Ç.ile dava dışı E."ı satışa da yetkili olmak üzere vekil tayin ettiği, aynı gün içersinde davacı ile davalı şirket (şirketi temsilen müdür davalı Çağrı) arasındaki gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi ile dava dışı SS Y.Doğu Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı üzerinde kat mülkiyeti kat irtifakı kurulmamış 38895 ada 8 ve 9 parsellerdeki 6 nolu dairenin davacıya satışının vaad edildiği,davacı ile davalı şirket arasında düzenlenen 26.06.2008 tarihli protokol ile de davacının 37225 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki payına karşılık 38895 ada 8 ve 9 parsellerdeki 6 nolu dairenin davacıya verildiğinin belirtildiği gibi ayrıca Keçiören veya Mamak ilçesinde 20-30 m2 dükkanın davacıya verileceğinin kararlaştırıldığı,vekil Çağrı tarafından çekişmeli taşınmazdaki payın davalı Hüseyin Suat"a 01.07.2008 tarihinde 7.000,00.-TL bedelle tapuda satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 6098 sayılı TBK. nun 506. (818 sayılı BK. nun 390/2.) maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Türk Medeni Kanunu"nun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hâkim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa, bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Diğer taraftan hemen belirtmek gerekir ki; vekaletnamede satış yetkisinin bulunması yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde vekilin özen borcunu gözardı etmesinin ve müvekkilini zararlandırmasının nedeni olamaz.
    Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut olaya gelince; baba oğul olan davalılar T. ve Ç.ı"nın birlikte iş yaptıkları ve davalı G. İnşaat Sanayi ve Turizm Ticaret Limited Şirketi"nde davalılardan T."ın ortak davalı Ç.nın ise müdürü olduğu, müteahhitlik işi ile uğraştıkları, dava dışı SS Yıldız Doğu Konut Yapı Kooperatifi"ne ait 38895 ada 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlara davalı G.İnşaat Sanayi ve Turizm Ticaret Limited Şirketi"nin 19.03.2008 tarihli Gayrımenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile kat karşılığı inşaat yapmayı üstlendiği, satış vaadine konu 6 nolu (1. normal katta bulunan ön cepheli sol taraftaki ) dairede dahil olmak üzere bir kısım bağımsız bölümlerin yüklenici davalı şirkete devrinin kararlaştırıldığı, ancak edim ifa edilmediğinden kooperatif tarafından sözleşmenin feshedildiği, inşaatın da yeni yüklenici tarafından yapıldığı, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazların 18.08.2008 tarihinde tevhit edildiği 10 nolu parselin oluşmasından sonra 04.02.2010 tarihinde kat irtifakı tesis edildiği, mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik
    bilirkişinin raporunda davacıya satışı vaadedilen dairenin 10 sayılı parseldeki 12 nolu daire olduğunun belirtildiği ve bu daire kooperatif adına kayıtlı iken 05.10.2011 tarihinde 3. kişiye devredildiği, bu haliyle davalı şirketin davacıya taahhüt ettiği 6 (12) nolu dairenin daha işin başında, sözleşmenin yapıldığı aşamada davacıya devrinde objektif imkansızlık bulunduğu, dolayısıyla 25.06.2008 tarihli gayrımenkul satış vaadine konu sözleşmenin geçersiz olduğu,öte yandan 26.06.2008 tarihli protokol hükümlerine göre de 37225 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki davacının payının devrinin protokolün tarafı olan davalı şirkete yapılması gerekirken vekalet görevi kötüye kullanılarak davalı şirket alacaklısı diğer davalı H.S.davacıyı zararlandırma kastı ile yapıldığı,davalı H. S."ın ilk el konumunda ve aynı zamanda olayı bilen ve bilebilecek konumda olduğu düşünüldüğünde, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan da yararlanamayacağı açıktır.
    Belirlenen bu olgular ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda vekalet görevinin kötüye kullanıldığının kabulü zorunludur.
    Hal böyle olunca; tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacı vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi