
Esas No: 2020/1705
Karar No: 2020/2781
Karar Tarihi: 30.11.2020
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/1705 Esas 2020/2781 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1705
Karar No : 2020/2781
TEMYİZ EDENLER :
I- (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
II- (DAVALILAR) :
1- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- … Valiliği - …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Aksaray Güreş Eğitim Merkezinde Avrupa Güreş Şampiyonasına hazırlanmakta iken, 31/05/2002 tarihinde anılan Eğitim Merkezinin alt katında bulunan yemekhanede yemek yediği esnada yan tarafta bulunan kalorifer dairesindeki kazanın patlaması neticesinde vücudunun muhtelif yerlerinde yanıklar oluşan davacının olay nedeniyle uğradığı iddia edilen 92.560,63 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi zararının kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Dava konusu olayda; davalı idarenin su kazanı yakma konusunda ehil olmayan kişileri çalıştırdığı, gerekli tedbirleri almaması ve yeterli denetim yapmamasından dolayı ateşçi belgesi bulunmayan bekçinin kazanı yaktığı, bekçinin bu hususta deneyiminin olmamasına rağmen kazanla ilgilendiği, buna göre davalı idarenin gerekli tedbirleri almaması nedeniyle kazanın meydana geldiği, davalı idareye bağlı olarak faaliyet gösteren bir eğitim merkezinde davalı idare tarafından sağlıklı ve güvenli bir eğitim öğretim ortamını sağlama yükümlülüğünün tam olarak yerine getirilmediği, diğer yandan Aksaray ilinde ikamet etmeyen sadece güreş yarışmaları için Aksaray iline gelen davacının olay anında kazan dairesine gitmediği, yemekhanenin hemen yan tarafında kazan dairesi bulunduğunu (bu kazan dairesinin arızalı ya da hatalı yakıldığını) bilmesinin mümkün olmadığı, bu haliyle yaşanan patlamada davacının yaralanmasında kendi kusurunun bulunmadığı, sonuç itibarıyla davalı idare tarafından üzerine düşen sağlıklı ve güvenli bir eğitim ortamı sağlama yükümlülüğünün eksiksiz olarak yerine getirilmediği, dolayısıyla olayın meydana gelmesinde idarenin "hizmetin kötü işlemesi" şeklinde bir hizmet kusurunun ve davalı idare eylemsizliği ile ortaya çıkan zarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunduğu,
Davalı idarenin, tazmin etmekle sorumlu olduğu maddi tazminat miktarının hesaplanmasına yönelik olarak (davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle davacının vücudunda meydana gelen yanıklar nedeniyle uğradığı çalışma gücü kaybından kaynaklanan maddi zararının tespiti için) bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği, ancak Mahkemelerinde görülen dava açılmadan önce adli yargıda açılan dava konusu olaydan kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasında ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:.. sayılı dosyasında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde Mahkemeye sunulan 31/10/2012 günlü bilirkişi raporunda davacının %13 oranında güç kaybına uğramasından dolayı maddi zararının toplam 92.550,63 TL olarak hesaplandığı, söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu,
Bu durumda, davacının uğradığı 92.550,63 TL maddi zararın tazmini gerektiği, davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin kabulüne ise hukuken olanak bulunmadığı,
Manevî tazminatın zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmenin (manevî zararın) giderilmesi, tazmin ve telâfi edilmesi olarak tanımlandığı, kişilik değerlerinde ortaya çıkan eksilmenin para ile ölçülmesi, başka bir ifadeyle ekonomik bir değer olarak hesaplanmasının mümkün olmadığı, bu nedenle manevî tazminatın tayin ve hesaplanmasında mahkemelerinin geniş bir takdir yetkisinin bulunduğu, mahkemenin ihlâl edilen kişilik değerinin türü, ihlâli oluşturan eylemin niteliği ve olayın oluş şekli, manevî zarar olarak nitelendirilen acı ve üzüntü ile kusurun ağırlığı gözönünde tutarak zarar görene maktu bir miktarın ödenmesine karar vereceği, hesaplanan ve ödenmesine karar verilen manevî tazminat miktarının, zarara neden olan eylemin ağırlığı ile hukuka aykırılığın derecesini karşılar nitelikte bir miktar olması gerektiği,
Bu durumda, manevî zararı doğuran olayın davacının idarenin sağlıklı ve güvenli bir eğitim öğretim ortamını sağlayamaması nedeniyle meydana gelen kalorifer kazanı patlaması neticesinde vücudunun çeşitli yerlerinde oluşan yanıklardan kaynaklandığı, davalı idare eyleminin manevî zararı doğuran eylemin işlenmesindeki etkisi ve niteliği, hizmet kusurunun ağırlığı ve hukuka aykırılığın derecesi, davacının vücudunda oluşan yanıklardan dolayı bundan sonraki yaşamını ( meslek hayatını, davacının ilerideki çalışma ve evlilik hayatını) doğrudan etkileyeceği hususu, gerek yaşanan olay nedeniyle gerekse de sonrasındaki tedavi süreci boyunca davacının yaşadığı ruhsal çöküntü, elem ve ızdırap da dikkate alınarak takdiren, davacı için 20.000,00-TL manevî zararın davalı idareler tarafından tazmin edilmesi, bu miktarı aşan manevi tazminat ve faiz isteminin ise reddi gerektiği,
Belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile 92.550,63 TL maddi ve 20.000,00 TL manevî tazminat tutarının … Asliye Hukuk Mahkemesinde davanın açıldığı 11/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, bu tutarı aşan(fazlaya ilişkin) maddi ve manevi tazminat ile faiz isteminin ise reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 29/03/2018 tarih ve E:2016/3436, K:2018/1366 sayılı kararıyla;
İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminata ilişkin kısmı yönünden;
Temyizen incelenen kararın manevi tazminata ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun olduğu, taraflarca ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın manevi tazminata ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği,
İdare Mahkemesi kararının maddi tazminata ilişkin kısmı yönünden;
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zararın, idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan zarar olduğu; bedensel nitelikteki maddi zararın ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade ettiği,
Bununla birlikte tazminat hukukunda çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla kişinin kalıcı sakatlıkları nedeniyle beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi güç (efor) kaybı tazminatı olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiğinin kabul edildiği, beden gücü kaybına uğrayan kişinin aynı görevi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarfıyla yaptığı gerçeğinden hareket edilerek, bir anlamda zararı, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esasının benimsendiği,
Mahkemece, maddi tazminat istemi hakkında adli yargı yerinde açılan davada dosyaya sunulan bilirkişi raporunun hükme esas alındığı; ancak bu raporda yukarıda belirtildiği şekilde bir değerlendirme yapılmadan maddi tazminat hesaplaması yapıldığı; maddi tazminat istemine ilişkin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının aynı işi yapan emsallerine nazaran daha fazla güç (efor) sarf edip etmeyeceği hususunun belirlenmesi, daha fazla güç (efor) sarf edecek ise ne kadar daha fazla güç (efor) sarf edeceği hususunun oran olarak tespit edilmesi ve tespit edilen bu oranın davacının aylık net gelirine uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatının hesaplanması gerektiği,
Bu durumda, idare mahkemesi kararının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin bölümünde hukuka uygunluk bulunmadığı,
Öte yandan, talepte bulunulmuş olmak kaydıyla yasal faizin idareye başvuru tarihinden, adli yargının görev ret kararı üzerine idari yargıda açılan davalarda yasal faizin adli yargı yerinde açılan dava tarihinden, tazminat miktarı artırılmış ise bu kısma ilişkin miktar arttırım dilekçesinin idareye tebliğ tarihinden itibaren yürütülmesi gerektiği, İdare Mahkemesince de faiz yönünden bu doğrultuda (adli yargı yerinde açılan dava tarihinden itibaren) karar verildiğinin görüldüğü, davacının maddi tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesinin talep edildiği, bu nedenle kararın faiz başlangıç tarihi yönünden de temyiz edildiği görülmekte ise de, kararın maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmının bozulmasına ilişkin gerekçeler dikkate alınarak Mahkemece yeniden bir karar verilmesi gerektiği, dolayısıyla bu aşamada davacıların maddi tazminata ilişkin faiz başlangıcı yönünden temyiz istemi hakkında ayrıca bir karar verilmediği gerekçesiyle,
İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne kısmen reddine ilişkin kısmının onanmasına, maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne kısmen reddine ilişkin kısmının ise bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Uyuşmazlıkta, Mahkemelerinde görülen dava açılmadan önce adli yargıda açılan ve görevsizlik kararı ile neticelenen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 22/04/2011 tarihli raporunda; ...'in %13 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, kişinin %13 oranındaki maluliyet oranının sürekli olduğu, hastanelerde tedavilerinin devam ettiği, iyileşme sürecinin 31/05/2012 tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği ve bu süre zarfında %100 malul sayılması gerektiği, mevcut maluliyetinin güreş sporu yapmasına mani bir kısıtlılık oluşturmadığı yönünde mütalaa verildiği, yine aynı dosya kapsamında aktüerya bilirkişisi tarafından hazırlanan 31/10/2012 günlü bilirkişi raporunda; davacı ...'in %13 oranında güç kaybına uğramasından dolayı maddi tazminat alacağının 92.550,63 TL olarak hesaplandığı, söz konusu bilirkişi raporlarının Mahkemelerince de hükme esas alınabilecek nitelikte bulunduğu,
Danıştay Onuncu Dairesinin 29/03/2018 tarih ve E:2016/3436, K:2018/1366 sayılı kararıyla; davacının aynı işi yapan emsallerine nazaran daha fazla güç (efor) sarf edip etmeyeceği, daha fazla güç (efor) sarf edecek ise ne kadar daha fazla güç (efor) sarf edeceği hususu tespit edilerek tespit edilen bu oran davacının aylık net gelirine uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatı hesaplanması gerektiği gerekçesiyle Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının maddi tazminata ilişkin kısmının bozulduğu, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 22/04/2011 tarihli raporunun, yaralanmanın derecesini ve güreş sporuna etkisini saptamaya münhasır alındığı ve raporda meslekte kazanma gücündeki %13 oranındaki kaybın sürekli olduğunun belirtildiği, adli yargı mercii nezdindeki dava devam etmekte iken davacının 10/01/2012 tarihinde Çorum Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde güreş antrenörü olarak işe başladığı, yine hükme esas alınan aktüerya raporunda davacının iş gücü kaybından kaynaklı maddi zararının 10/01/2012 tarihine kadar asgari ücret üzerinden, bu tarih itibarıyla ise aylık gelirini asgari ücrete oranlamak ve %13 oranında meslekte kazanma gücü nazara alınmak suretiyle hesaplandığı, davacının güreş antrenörü işi ile iştigal ederek güreş sporuna devam ettiği ve geçimini bu surette temin ettiği, oluşan zarar güreş sporu yapmasına tamamen engel olmasa da aynı görevi zarardan önceki durumuna göre %13 oranında daha fazla güç sarf ederek gerçekleştireceği, hal böyle iken davacının net gelirine Adli Tıp Kurumunca tespit edilen %13'lük işgücü kaybı oranı uygulanmak suretiyle hesaplanan tutarın davacıya efor tazminatı olarak ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçeleriyle,
İlk kararın 92.550,63-TL maddi tazminatın ... Asliye Hukuk Mahkemesinde davanın açıldığı 11/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareler tarafından müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesi, fazlaya ilişkin maddi tazminat ve faiz isteminin reddi yolundaki kısmında ısrar edilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, zararın haksız fiil esaslarına dayandığı, bu nedenle zararın meydana geldiği tarih esas alınarak giderilmesi gerektiği, oysa temyizen incelenen kararda dava tarihinden itibaren faize hükmedildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yaklaşık 7,5 yıl önce hazırlandığı, bu nedenle gerçek zararı yansıtmadığı, nitekim bilirkişi raporunda hesap yapılırken esas alınan aylık kazanç ile halihazırda elde edilen aylık kazanç arasında çok fazla fark bulunduğu belirtilerek, ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idarelerden Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından, idari eylemlerden kaynaklı tazminat davaları için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesinde ön karar aldırılmasını öngören düzenleme uyarınca davacının idareye başvurduğu, ancak bunun üzerine 60 gün içerisinde dava açmayıp adli yargı nezdinde dava açma yolunu tercih ettiği, burada verilen görevsizlik kararı üzerine temyizen incelenen davayı açtığı, bu haliyle davacının 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hükmü kötü niyetle kullandığı, dolayısyla davanın süresinde açılmadığının kabulü gerektiği, davacının olay nedeniyle 6 ay süreyle evden çıkamadığı yönündeki iddiasının doğru olmadığı, davacının bu süre zarfında çeşitli müsabakalara katıldığı, bu çerçevede davacının olay nedeniyle güreş hayatının sona erdiğinden söz edilemeyeceği, kaza neticesinde davacının tüm masraflarının idarece karşılandığı, somut olayda davacının yemek yediği esnada patlamanın meydana geldiği kabul edilmiş ise de, olayın 14:00 ila 15:00 saatleri arasında meydana geldiği gözetildiğinde yemek saatinin çoktan sona erdiği, bu nedenle de davacının o esnada yemekhanede bulunarak zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğu, ayrıca hatalı hesaplama ihtiva eden bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilerek, ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idarelerden Aksaray Valiliği tarafından ise, idari eylemlerden kaynaklı tazminat davaları için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesinde ön karar aldırılmasını öngören düzenleme uyarınca davacının idareye başvurduğu, ancak bunun üzerine 60 gün içerisinde dava açmayıp adli yargı nezdinde dava açma yolunu tercih ettiği, burada verilen görevsizlik kararı üzerine temyizen incelenen davayı açtığı, bu haliyle davacının 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hükmü kötü niyetle kullandığı, dolayısyla davanın süresinde açılmadığının kabulü gerektiği, davacının olay nedeniyle 6 ay süreyle evden çıkamadığı yönündeki iddiasının doğru olmadığı, davacının bu süre zarfında çeşitli müsabakalara katıldığı, bu çerçevede davacının olay nedeniyle güreş hayatının sona erdiğinden söz edilemeyeceği, kaza neticesinde davacının tüm masraflarının idarece karşılandığı, somut olayda davacının yemek yediği esnada patlamanın meydana geldiği kabul edilmiş ise de, olayın 14:00 ila 15:00 saatleri arasında meydana geldiği gözetildiğinde yemek saatinin çoktan sona erdiği, bu nedenle de davacının o esnada yemekhanede bulunarak zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğu, ayrıca hatalı hesaplama ihtiva eden bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilerek, ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idarelerden … Bakanlığı tarafından, faizin dava tarihinden itibaren hesaplanmasının usul ve yasaya uygun olduğu, bilirkişi raporunda esas alınan aylık gelire ilişkin hesaplamanın doğru yapıldığı belirtilerek, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davacı ve davalı idarelerden … Valiliği tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Aksaray İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının ONANMASINA,
3.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.