14. Hukuk Dairesi 2016/14935 E. , 2020/1807 K.
"İçtihat Metni"14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.09.2014 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacılar, 268 ada 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazları yararına, davalılara ait 268 ada 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazlardan geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.
Davalılar, davacıların kullanmakta olduğu geçitlerinin bulunduğunu bayanla, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacılara ait 268 ada 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazlar lehine davalılara ait 268 ada 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine geçit kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ... ve davalı ... temyiz etmişlerdir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı ...’ın sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı ...’ın temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “Mutlak geçit ihtiyacı” veya “Geçit yoksunluğu”, ikincisine de “Nispi geçit ihtiyacı” ya da “Geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olaya gelince; geçit hakkı kurulması davalarında amaç, genel yola bağlantısı olmayan taşınmazların yolla bağlantısının sağlanmasıdır. Bundan dolayı, geçit kurulurken ihtiyaç içinde olan taşınmaz kesintisiz olarak genel yola bağlanmalıdır. Buna uygulamada “Kesintisizlik ilkesi” denilir. Her ne kadar davanın kabulü ile davacılara ait 268 ada 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazlar lehine, davalılara ait 268 ada 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine geçit kurulmuş ve hüküm 19 parsel sayılı taşınmaz yönünden sorun teşkil etmiyor ise de, 28.05.2015 tarihli fen bilirkişisi tarafından tanzim edilen raporda yer alan güzergahlarda 20 parsel sayılı taşınmaz yönünden 19 parsel sayılı taşınmaz aleyhine geçit kurulmadığı, davacılara ait iki parselin kurulacak geçit ile birbirlerine bağlanmadığı anlaşıldığından, kesintisizlik ilkesi gereğince hüküm infaza elverişli değildir.
Mahkemece, mahallinde yeniden keşif yapılarak 20 parsel sayılı taşınmaz lehine, 19 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit kurulması ile geçit bedelinin belirlenmesi üzerinden uzun zaman geçmesi sebebiyle davalılara ödenecek geçit bedelinin yeniden tespiti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı ... sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davalı ...’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.