11. Hukuk Dairesi 2013/10948 E. , 2014/1544 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2013
NUMARASI : 2011/67-2013/66
Taraflar arasında görülen davada Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14.03.2013 tarih ve 2011/67-2013/66 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının davalı idareye ait banliyö trenine bilmek isterken trenin hareket etmesi sonucunda düşerek yaralandığını ve sağ bacağının diz altından kesilmek zorunda kalındığını, davalı kurumun olayın oluşumunda kusurlu olduğunu ileri sürerek, 1.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında verdiği ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini 31.861,98 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, müvekkili kurumun herhangi bir kusurunun bulunmadığını, yolcuların iniş binişi tamamlandıktan ve gerekli kontroller yapıldıktan sonra, kapı kapalı iken davacının trene binmek istediğini ve dengesini kaybederek düşüp yaralandığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, meydana gelen kaza sonucunda davacının %54 oranında maluliyetinin oluştuğu, kazanın meydana gelmesinde davacının %85 oranında kusurlu olduğu, geri kalan kusurun ise davalıya ait olduğu, alınan bilirkişi raporu sonucunda davacının maddi tazminat istemine konu alacağının belirlendiği, davacının kaza tarihinde 18 yaşından küçük olduğu ve çalışmayacağı kabul edilse dahi bu dönemde maluliyeti sebebiyle akranlarına göre daha fazla efor harcayarak hayatını sürdüreceği, bu sebeple bu dönem için de asgari ücret üzerinden yapılan hesaplama kadar zararının bulunduğu, bu döneme ilişkin herhangi bir indirim yapılmasının gerekmediği, davacının malul durumda olup askerlik yapmasının mümkün olmadığı, davacının maluliyet oranının yüksekliği ve kusurun çoğunun davacıda olması göz önüne alındığında manevi tazminatın 10.000 TL olarak belirlenmesinin gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 31.861,98 TL maddi tazminat ile 10.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1–Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2–Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; hakimin özel durumları gözönünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olayda, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat, davacının olaydan etkileniş derecesine, olay tarihindeki paranın alım gücüne ve somut olayın özelliklerine uygun düşmemekte ve az olup, davacı yönünden adalete uygun, makul bir manevi tazminat takdir edilmek üzere, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, temyiz harcı davalıdan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.