4. Hukuk Dairesi 2013/14538 E. , 2013/20001 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 04/06/2007 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/11/2008 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayete dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Korkuteli ilçesi sanayi sitesinde 20 yılı aşkın süredir kooperatif başkanlığı yaptığını, davalının ise aynı yerde kaportacı olarak çalıştığını, kooperatif adına toplanan aidatlarda usulsüzlük olduğu iddiası ile davalının kendisi hakkında haksız yere şikayette bulunduğunu ayrıca hakkında asılsız yere söylentiler çıkarıldığını, bu sürecin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu beyanla uğranılan manevi zararın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı, yasal şikayet hakkını kullandığını beyanla açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, şikayetin haksız olduğu, sanayi sitesinde davacının kişilik hak ve hürriyetine karşı küçük düşürücü şekilde söylentiler çıkarıldığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa"nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda; sanayi sitesinde kaportacılık yapan davalı, aynı sanayi sitesinde kooperatif başkanı olarak görev yapan davacı hakkında, kooperatifin aidatlarının toplanması ve bu toplanan paraların kooperatif yönetiminin usulsüz olarak üzerine aldığı yada usulsüz bir şekilde kullandığı iddiası ile suç duyurusunda bulunmuştur. Davacı hakkında başlatılan soruşturma sırasında şikayet konusu ile ilgili tüm belgeler toplandıktan sonra alınan bilirkişi heyeti raporu uyarınca kooperatif aidatlarının usulüne uygun olarak toplandığı ve bankaya yatırıldığı, yapılan işlemlerde herhangi bir usulsüzlük olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Şu halde yukarıda açıklanan ilkeler ve tüm dosya kapsamına göre, davalının şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporuna göre kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, hak arama özgürlüğü sınırları içerisinde şikayet ve dilekçe verme hakkının kullanıldığı gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/12/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.