21. Hukuk Dairesi 2014/24418 E. , 2015/19009 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bursa 7. İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/09/2014
NUMARASI : 2012/188-2014/476
Davacı, 01/10/2005-24/07/2009 tarihleri arasında 1322 gün sigortalı çalıştığı, Bağ-Kur hizmetleri ile çakışan SSK sigortalılığının geçerli olduğuna ve yaşlılık aylığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 01.10.2005-24.07.2009 tarihleri arasında çakışan hizmet sürelerine ilişkin baskın olan SSK hizmetleri nedeniyle söz konusu döneme ilişkin Bağ-Kur hizmetlerinin iptaline ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesine ilşkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tespit davasının KABULÜNE, A)4301014516639 sigorta sicil ,768 427 923 Bağ-Kur sicil numaralı davacının 01.10.2005-24.07.2009 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu dönemde,19.10.2005-30.04.2006, 03.06.2006-31.10.2006, 12.12.2006-15.04.2008, 25.06.2008-31.10.2009 ve 11.02.2009-24.07.2009 tarihleri arasında SSK (4/a) kapsamındaki çalışmalarının geçerli olduğuna ve 4/a kapsamında çalıştığı bu dönelerdeki Bağ-Kur sigortalılığının iptali gerektiğine,B)Davacıya Bağ-Kur sigortalılık sürelerine ilişkin prim borcunu ödediği 08.01.2014 tarihinin takip eden 01.02.2014 tarihinden 4/a (SSK) kapsamında yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi) ile 1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi) kapsamındaki sigortalılığın çakışması halinde hangisine öncelik verileceği noktasında toplanmaktadır.
1-Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 24.12.2009 tarihinde tahsis talebinde bulunan davacının 01.08.1985-31.12.1985, 01.01.1986-30.05.1986, 19.10.2005-30.04.2006, 03.06.2006-31.10.2006, 12.12.2006-15.04.2008, 25.06.2008-31.01.2009, 11.02.2009-24.07.2009, 25.07.2009-29.12.2009, tarihleri arasında muhtelif işyerlerinde 01.06.1992-19.10.2005 tarihleri arasında isteğe bağlı 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi) kapsamında sigortalı olduğu, ayrıca davacının vergi kaydına göre 01.04.1984-31.12.1985, 01.10.2005-24.07.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasa 4/1-b maddesi) kapsamında sigortalı kabul edildiği, 2009 ve 2014 yıllarında prim ödemelerinin olduğu, Mahkemece; “bilirkişi raporundaki sürelerde Bağ-kur sigortalısı kabulü halinde prim borcu olup olmadığının sorulması üzerine, Kurumun tarihli cevabi yazısında; “davacının 01.04.84-31.12.85, 01.10.2005-18.10.2005, 01.05.2006-02.06.2006, 01.11.2006-11.12.2006, 16.04.2008-24.06.2008, 01.02.2009-10.02.2009 tarihleri arasında bağ-kur sigortalı kabul edilirse 6913,30 TL borcunun olduğunun” belirtildiği, davacının Kurumca çıkarılan bu borcu 08.01.2014 tarihinde ödediği, Kurumun çakışan dönemde vergi kaydından dolayı davacıyı 1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasa 4/1-b maddesi) kapsamında sigortalı olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır.
"Çakışan sigortalılık sorununu" gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde "Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların" ( K ) bendinde ise. "Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların" sigortalı sayılmayacağı" belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu"nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında. başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı).
5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile değişik 53. maddesinde “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” hükmü yer almaktadır. 5510 sayılı yasanın 53. maddesinde 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile yapılan bu değişiklik 01/03/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten önceki süreler için uygulanamayacaktır.
5510 sayılı yasanın 53. maddesinin 6111 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki halinde ise; “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” hükmü bulunmaktadır.
Somut olayda, davacının 25.04.2003-24.07.2009 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu ve vergi kaydına istinaden 01.10.2005 tarihi itibari ile esnaf Bağ-Kur sigorta tescilinin yapıldığı ve 10.02.2009 tarihi itibari ile çıkışının verildiği ve 19.10.2005-24.07.2009 tarihleri arasında SSK kapsamında çalışmalarının olduğu, anlaşılmaktadır. Buna göre davacının önce başlayan sigortalılığı 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılıktır. Bundan sonra 506 sayılı Kanuna tabi çalışmasının 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı sona erdirmeyeceği ortadadır.
Buna göre Mahkemece yapılacak iş,
c) Davacının çakışan dönemde 01.10.2005 tarihinde başlayan 1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasa 4/1-b maddesi) kapsamında sigortalılığının 19.10.2005 tarihinde başlayan 506 sayılı Yasa"ya (5510 sayılı Yasa 4/1-a maddesine) tabi sigortalı çalışmalardan önce başladığını göz önünde tutarak 1479 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasa 4/1-b maddesi) kapsamında sigortalılığa geçerlilik tanımak,
b)Ancak 5510 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi ve/veya 6645 sayılı Yasanın 56. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 63. maddesi uyarınca "davacının 12 ay ve daha fazla prim borcu varsa 5510 sayılı Yasanın 4/b kapsamındaki sigortalılığının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle durdurulması ve prim borcunun ait olduğu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmemesi ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği... " gerektiğinden, davacının Bağ-Kur’a yaptığı prim ödemelerini sormak, 5510 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi ve/veya 6645 sayılı Yasanın 56. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 63. maddelerindeki şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmak,
b)Askerlik borçlanması yapıp yapmadığını yaptı ise hangi sigortalılık kolunda olduğunu ve ödeme tarihini sormak,
c)Yukarıda söz edilen yasal hükümler gereğince zorunlu Bağ-kur sigortalılığının durdurululması şartları söz konusu olursa davacıya sadece 506 Sayılı yasa(5510/4a) kapsamındaki çalışmalarına göre yaşlılık aylığı bağlanabileceğini gözeterek
f) Tespit edilen durum karşısında tahsis talep tarihi itibari ile davacının yaşlılık aylığının şartlarının tamam olup olmadığını tartışmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir
2- Öte yandan; HMK"nın 297. maddesinde, Mahkeme kararında taraflara yükletilen görev ve verilen hakların şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde açık olarak yazılması öngörülmüştür. Hüküm fıkrası, kararın esası olup, açık ve infazı mümkün olmalıdır. Şarta bağlı ve terditli olarak hüküm kurulamaz. Davanın açıldığı tarihteki duruma göre hüküm fıkrasında, asıl talep ile yardımcı talepler hakkında, şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde, açık olarak karar verilmelidir.
Mahkemece; her davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği halde davacının tahsis talep tarihinin 24.12.2009 tarihi olduğu gözetilmeden davacıya davanın açıldığı 10.02.2012 tarihinden sonraki bir tarih olan 01.02.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesi hatalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hatalı değerlendirme sonucu hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,22.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.