Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/18413
Karar No: 2010/1185
Karar Tarihi: 08.02.2010

Eş Ve Çocuklara Aylık Bağlanması - Yaşlılık Aylığı - Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2009/18413 Esas 2010/1185 Karar Sayılı İlamı

 

 

10. Hukuk Dairesi 2009/18413 E., 2010/1185 K.

10. Hukuk Dairesi 2009/18413 E., 2010/1185 K.

  • EŞ VE ÇOCUKLARA AYLIK BAĞLANMASI
  • YAŞLILIK AYLIĞI

 

  • 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 68 ]

"İçtihat Metni"

Davacı, annesi üzerinden ölüm aylığı ve kendi çalışmalarından yaşlılık aylığını birlikte alabileceğinin ve yersiz ödenen ölüm aylıkları nedeniyle davalı Kuruma borcu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Mustafa Arınmış tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı avukatının tüm, davalı Kurum avukatının sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

Yaşamını yitiren sigortalı annesi üzerinden, 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince davalı Kurum tarafından 21.10.1998 tarihinde ölüm aylığı bağlanan hak sahibi kız çocuğu konumundaki davacıya, 506 sayılı Kanun kapsamında gerçekleşen, 02.06.1964 - 30.04.1993 tarihleri arasındaki 3078 günlük zorunlu, 01.10.1997 - 30.04.1999 dönemindeki 570 günlük isteğe bağlı sigortalılık süreleri toplamı üzerinden, davalı Kurum tarafından 01.12.2001 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığı bağlandığı, bu olguyu sonradan farkeden davalı Kurumun, 2005 yılının Aralık ayında tesis edilen işlemle ölüm aylığının kesilip 21.12.2001 - 21.02.2005 tarihleri arasında yersiz ödendiği ileri sürülen ölüm aylıkları yönünden borç tahakkuk ettirilmesi üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun ölüm sigortası hükümlerinin düzenlendiği bölümü içerisinde yer alan ve "Eş ve çocuklara aylık bağlanması" başlığını taşıyan 68. maddesi olup, hak sahibi kız çocukları yönünden maddenin (I) numaralı bendinde aylık bağlama koşulları, (VI) numaralı bendinde aylık kesme nedenleri açıklanmıştır. Buna göre, ölüm aylığı tahsisi için kız çocuklarının Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmamaları, buralardan gelir veya aylık almamaları zorunlu olduğu gibi, gerekli koşulları taşıyanlara bağlanan aylıkların kendilerinin Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başlamaları durumunda kesilmesi gerektiği de açıktır. Anlaşılacağı üzere, (I) numaralı bentte aylık bağlamaya ilişkin olarak "Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmama, buralardan gelir veya aylık almama" koşullarına yer verilmiş olup, 21.10.1998 tarihinde ve devam eden 21.12.2001 tarihinde bu şartlar davacı

Yönünden gerçekleştiğinden kendisine ölüm aylığı bağlanmasında ve ödenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gibi, anılan tarihler itibariyle yürürlükte bulunan düzenlemeye göre maddenin (VI) numaralı bendinde aylık kesme nedenleri açıklanırken "Sosyal Sigortadan, Emekli Sandıklarından gelir veya aylık alma" olgusuna yer verilmemiştir. Her ne kadar aylık bağlanmasına engel bir neden olarak maddede açıklanan olgunun varlığının, doğal olarak aylığın kesilmesi sonucunu da doğurması gerektiği yönünde yaklaşım gösterilebilir ise de, maddede sayma yöntemi ile sınırlı sayıda belirtilen aylık kesme nedenleri arasında anılan olguya yer verilmemiş olması karşısında, yorum yolu ile kanun koyucunun iradesi aşılarak farklı bir sonuca ulaşılamaz. Diğer taraftan; söz konusu (VI) numaralı bende 4958 sayılı Kanunun 06.08.2003 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren 35. maddesiyle "buralardan gelir veya aylık almaya" ibaresi eklenerek böylelikle "Sosyal Sigortadan, Emekli Sandıklarından aylık veya gelir almaya başlama" olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak benimsenmiş ise de, davalı Kurumca ölüm aylığının 21.10.1998 yılında, yaşlılık aylığının 01.12.2001 yılında bağlanmış ve değişikliğin 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olması karşısında, "sonradan yürürlüğe giren yasal düzenlemelerin önceki kanun ile oluşan kazanılmış hakları ortadan kaldıramayacağı" yönündeki temel hukuk kuralının gereği olarak, anılan bende yapılan bu eklemenin davacı hakkında 06.08.2003 tarihi öncesi yönünden uygulanabilirliği bulunmamaktadır.

Bununla birlikte; hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar yönünden kanun koyucu tarafından 506 sayılı Kanuna, 09.07.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5386 sayılı Kanunun 2. maddesiyle geçici 91. madde eklenerek farklı bir düzenleme yapılmıştır. Anılan maddenin ilk fıkrasında; 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıkların; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları hariç olmak üzere geri alınmayacağı belirtilmiş, ikinci fıkrasında ise; bunlardan, yukarıda belirtilen haller haricindeki nedenlerle gelir veya aylıkları kesilen veya durdurulan kız çocuklarının gelir ve aylıklarının, kesme veya durdurma tarihi itibariyle istek koşulu aranmaksızın yeniden başlatılacağı açıklanmıştır. Buna göre, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir veya aylıkların kesilme nedenleri; evlenme, Sosyal Sigortaya ve/veya Emekli Sandıklarına tabi çalışma, kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık alma halleri ile sınırlandırılmıştır. Madde hükmünün uygulanmasında, kuşkusuz "kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma" kavramının yorumu ve anılan ibareye yüklenmesi gereken anlam önem arz etmektedir. Hak sahibi kız çocuğuna tümüyle zorunlu sigortalılığı üzerinden değerlendirme yapılarak gelir veya aylık bağlanması durumunda "kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma" olgusunun gerçekleştiği belirgin olduğu gibi, tamamen isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlandığı takdirde ise madde hükmünün kapsamı dışına çıkıldığı, bir başka anlatımla bu gibi durumda ölüm aylığının kesilemeyeceği açıktır. Kız çocuğuna bağlanan gelir veya aylığın hem zorunlu, hem isteğe bağlı sigortalılık süreleri toplamına dayanması durumunda ise; ancak, ilgilinin isteğe bağlı sigortalılığının tek başına gelir veya aylık bağlanmasına yeterli gelmesi koşuluna bağlı olarak "kendi çalışmaları"

kavramının varlığından söz edilemez. Eş söyleyişle; zorunlu sigortalılık süresinin dışlanması gelir veya aylık bağlanması koşulları üzerinde etkili değilse, kız çocuğuna tümüyle isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlanmış gibi kabul edilerek Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı tarafından hak sahibi sıfatıyla kendisine tahsis edilen ölüm aylığı kesilemez.

Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; davacının, yaşlılık aylığı bağlanmasına esas alınan sigortalılık süresi zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılığının birleşiminden oluşmaktadır ve isteğe bağlı sigortalık süresi tek başına aylık tahsisine yeterli değildir. Bu durumda ve sonuç olarak; 21.12.2001 - 06.08.2003 tarihleri arasındaki süre yönünden davalı Kurumca ölüm aylıklarının yersiz ödenmediğinin ve dolayısıyla istirdat hakkının da bulunmadığının kabulü zorunlu olduğu gibi, yasal gereklilik olarak 06.08.2003 tarihinden sonraki dönem için ise aylık kesme işleminin yerindeliği belirgin bulunmakla, anılan tarihten itibaren yersiz ödeme olgusunun gerçekleştiği ve aylık tutarlarının yasal faiziyle birlikte Kurumca geri alınmasına ilişkin işlemin doğru olduğu açıktır.

Öte yandan, davacı, yaşlılık aylığı tahsis talep dilekçesinde ölüm aylığı aldığını beyan ettiğinden iyiniyetli olarak kabul edilmişsede; yaşlılık aylığı tahsis talep dilekçesinin incelenmesinden ölüm aylığının beyan edilmediği anlaşılmış olup bu yönde davacıyı iyiniyetli olarak kabul etmekde mümkün değildir.

Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 

 

 



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi