3. Hukuk Dairesi 2014/6794 E. , 2014/14214 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : DİDİM (YENİHİSAR) 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2014
NUMARASI : 2013/225-2014/48
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin Didim Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/342 Esas sayılı dosya ile boşanma davası açtığını, 2010/506 Karar sayılı ilamıyla boşanma davasının reddedildiğini, mahkemece dava süresince davalı Meliha İnci ve çocuklarına 300,00 TL tedbir nafakasına hükmedildiğini, söz konusu nafakanın her ay düzenli ödenmiş olmasına rağmen, davalı tarafından mahkeme ilamının hiç ödenmemiş gibi icra takibine konu edildiğini, Didim İcra Müdürlüğünün 2011/1602 Esas sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, ancak müvekkilinin açmış olduğu Didim İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/179 Esas, 2012/172 Karar sayılı dosyasında bulunan banka dekontlarından ve aynı dosyada yapılan bilirkişi incelemesinden de anlaşılacağı üzere, müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını, müvekkiline ödeme emri tebliğ edilince, Didim İcra Hukuk Mahkemesinde, borcunu ödemiş olduğu iddiasıyla 2011/179 Esas sayılı dosya ile dava açtığını, bu davada bilirkişi incelemesi yapılarak müvekkilinin borcu olmadığının tespit edildiğini, davalı tarafından müvekkilinin maaşına haciz konulması için Didim İcra Müdürlüğünün 2011/1602 Esas sayılı dosyasında talepte bulunulduğunu ve maaş haczi için müzekkere yazıldığını, müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitine, takibin iptaline, yargılama devam ederken tahsil edilecek bedelin taraflarına iadesine, davalının haksız takip sebebiyle % 20 tazminatla cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının nafaka borcunu ödemediğini, nafaka borcunu ödediğini yazılı belge ile tespit etmesi gerektiğini, kendisinin takibe konu ettiği alacağın mahkeme ilamı ile kesinleşmiş bir alacak olduğunu, davacının ihtiyati tedbir talebinin de reddi gerektiğini, tedbir kararının kendisinin ağır mağduriyetine yol açacağını, zira kendisinin iki küçük çocuğa baktığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek yapılan ödemelerin hesabının yaptırıldığı, davacı tarafın karardan itibaren ödemekle yükümlü bulunduğu nafaka miktarı hesaplanarak davacının yapmış olduğu ödemelerin düşülmesi sonrası davacının dava tarihinde davalı kadına herhangi bir nafaka borcunun bulunmadığı, davacı tarafın ödemesi gerekli nafaka miktarını ödemiş olduğu, hesap bilirkişi raporu doğrultusunda davacının davalıya borcunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 2011/1602 Esas sayılı icra dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davalının kötüniyetli olması ve talep nazara alınarak davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, nafaka borcu bulunmadığının tespiti ve kötüniyet tazminatı istemine ilişkindir.
Somut olayda, 12.2.2007 tarihinde davacı Halil İbrahim İnci tarafından davalı Meliha İnci’ye karşı 2007/46 Esas sayılı boşanma davası açıldığı, mahkemece 18.6.2008 tarihinde tarafların boşanmalarına ve çocuklar için toplam 450,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, hükmün Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından, 8.10.2010 tarihinde, boşanma davasının reddi gerektiği ve dava tarihinden itibaren kadın ve müşterek çocuklar için tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, bunun üzerine mahkemece, 8.10.2010 tarihinde bozma ilamına uyulmasına, davanın feragat nedeniyle reddine, kadın ve çocuklar için dava tarihinden itibaren toplam 300 TL tedbir nafakasına karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin 8.12.2010 tarihinde kesinleştiği, davalının bu karara istinaden Didim İcra Müdürlüğünün 2011/1602 Esas sayılı dosyasıyla davacıya karşı takip talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, boşanma davasının açıldığı 12.2.2007 tarihinden karar tarihi olan 18.6.2008’e kadar 300 TL’den toplam 4800 TL birikmiş nafaka alacağının 18.6.2008’e kadar hesaba alınması gerektiğini, bu tarihten itibaren de 450 TL nafaka girişi yapıldığını, Aralık 2013 tarihi itibarıyla 487,29 TL asıl ve 3,65 TL borç bakiyesi kaldığının belirtildiği; aynı bilirkişi tarafından hazırlanan ve açılmamış sayılmasına karar verilen 2011/179 Esas sayılı davada ise, boşanma davasının açıldığı tarihten takip tarihine kadar 300 TL nafakayı esas alarak takip tarihi itibarıyla 1.235,70 nafaka borcu olduğunun belirtildiği, aynı bilirkişi tarafından hazırlanan raporlar birbiriyle uyumlu olmadığı gibi, iştirak nafakasının boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren hükmolunacağı ve boşanma hükmünün kesinleşmediği hususu gözden kaçırılmış, davalı tarafından da hesabına giren paraların tamamının nafaka olarak kabul edildiği iddiasıyla rapora itiraz edilmiştir.
Öte yandan, davacı tarafından yapılan ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama olmasa bile, borçlu tarafça yapılan tüm ödemelerin açıkça alacaklı tarafça nafaka dışındaki bir alacağa ilişkin olduğu ispat edilmediği sürece, ödenen miktar nispetinde davacının nafaka borcundan kurtulacağının kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, hesaptaki paraların kimler tarafından yatırıldığı araştırılarak, davalıya, borçlu tarafından yatırılan ve hesapta görünen paraların nafaka olmadığının ispatı için süre verilerek, takip tarihi itibarıyla, davacı tarafından davalıya ödenmesi gereken toplam nafaka alacağından, davacının yapmış olduğu ödemelerin mahsubu ile fazla veya eksik ödeme bulunup bulunmadığı konusunda, önceki bilirkişi dışında, uzman bir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucunda, yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.