Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/410
Karar No: 2019/1124
Karar Tarihi: 19.02.2019

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2018/410 Esas 2019/1124 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2018/410 E.  ,  2019/1124 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi


    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Bölge Adliye Mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Bölge Adliye Mahkemesi kararının süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalılardan ... Temizlik Otomasyon Bilgi İşlem Organizasyon San. Ve. Tic. Ltd. Şti vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19/02/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan ... Temizlik Otomasyon Bilgi İşlem Organizasyon San. Ve. Tic. Ltd. Şti vekili Av. ... davalı ... vekili Av. ... ve davacı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
    KARAR
    A)Davacı İstemi;
    Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, 14/08/2014 tarihinde davalı ..."na ait ... Eğitim Araştırma Hastanesi işyerinde diğer davalı taşeron ...nezdinde çalışmaktayken, eski acil binasının tadilatı sırasında asıl mesleği olan boyacılık dışında kendisine verilen spreyle demir parmaklık kesme işini yaparken , sprey aletinin fırlayıp sağ bilek ile dirsek arasına isabet etmesi sonucu malül kaldığını, olayın tamamen her iki davalı işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tedbirlerini zamanında almaması sonucu meydana geldiğini, fazlaya dair haklarını ve manevi tazminata ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak 500,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 14/08/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.Davacı vekili yargılama sırasında maddi tazminata ilişkin davasını ıslah etmiş ıslah dilekçesi ile 60.000 TL marevi tazminat talep etmiştir.
    B)Davalı Cevabı;
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin , davalı statüsünde olmasının hukuken mümkün olmadığını zira davacının davalı müvekkilinden ihale ile iş yüklenen işverenin işçisi olduğunu, husumet itirazında bulunduklarını , müvekkilinin konuyla ilgili olarak tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini herhangi bir kusurunun olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
    Davalı ...vekili cevap dilekçesinde; iş kazasının ...Medeniyet Üniversitesi ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde meydana geldiğini, asıl işveren konumundaki ...Medeniyet Üniversitesinin kazanın meydana geldiği işyerinin ve müvekkili şirketin adresinin göz önüne alınarak yetkili mahkemenin ... İş Mahkemesi olduğunu , davacının kendi görev tanımı dışında spiral taş kesme makinesi ile demir keserken dava konusu iş kazasına maruz kaldığını, davacının imzalamış olduğu iş güvenliği talimatı ve taahhütnamesinin 4. maddesinde kendisine verilen görevi tarif edildiği şekilde yapmayı , başka işlere karışmamayı yetkisi bilgisi ve görevi dışında iş yapmamayı taahhüt etmiş olmasına rağmen görevi dışında demir kesme işini yaparken iş kazasına uğradığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi:
    Olayın iş kazası olduğu, dosyada yapılan kusur incelemesinde bilirkişilerce Araştırma Hastanesinin %70 , davalı ... Temizlik Otomasyon Bilgi İşlem Organizasyon San. ve Tic. Ltd. Şti " nin %10, davacı işçinin %20 oranında kusurlu olduğu rapor edilmiş ise de ...Üniversitesi ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinin dava ehliyeti olmadığından ve Sağlık Bakanlığına bağlı olduğundan bu hastaneye yönelik kusurdan Sağlık Bakanlığının sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.İş kazası sonucunda davacının %36,2 oranında maluliyetinin oluştuğu anlaşılmıştır.
    Davacının iş kazası nedeni ile işçiye ait kusur oranı ve geçici sürekli iş göremezlik ödeneklerinin kurumca rücu edilebilecek kısmının indirilmesinden sonra karşılanmamış gerçek zararın 104.357,61 TL olarak hesap edildiği anlaşılmakla bu miktarda maddi tazminatın kabulü gerekmektedir.İş kazasının tarihine, davacının sosyo ekonomik durumuna, maluliyet oranına nazaran 50,000,00 TL manevi tazminatın da davalılardan müteselsilen tahsili ile olay haksız fiilden kaynaklandığından, olay tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına ve fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiştir.
    D )İlk Derece Mahkemesi Kararı :
    1-104.357,61 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 14/08/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    2-50.000,00 manevi tazminatın olay tarihi olan 14/08/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    E) İstinaf Başvurusu
    Davalı ... İnşaat Taahhüt Turizm Sanayi Ve Dış Ticaret A.Ş. vekilinin 10/05/2017 tarihinde süre tutum dilekçesini sunduğu, gerekçeli kararın davalı vekiline 16/05/2017 tarihinde tebliğ edildiği, iş bu davalı vekilinin 02/06/2017 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesini sunduğu görülmüştür.
    F)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi;
    Özetle‘Davacı taraf süre tutum dilekçesi ibraz etmiş, gerekçeli mahkeme kararı 08.06.2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen yasal süre geçtikten sonra 21.06.2017 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesi verilmiştir. Bu nedenle HMK 355. maddesi uyarınca davacı vekili yönünden kamu düzeni yönünden inceleme yapılmış herhagi bir aykırılık bulunmadığı tespit edilmiştir.
    Davalı ... tarafından yapılan istinaf incelemesinde ise; diğer davalıdan ihale ile teknik destek paersonel hizmet alımı yapıldığı davacının davalı Bakanlığa ait hastane işyerinde diğer davalı şirket işçisi olarak çalıştığı davalılar arasında 4857 sayılı Yasa"nın 2/6. Maddesi uyarınca asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu davacının alacaklarından birlikte (müteselsil) sorumlu oldukları, bu nedenle davalı Bakanlığın davada davalı taraf sıfatının bulunduğu belirlenmiştir.
    Davacı kaza tarihinde hastanenin bakım onarım işinde çalıştığı sırada demir kesme makinası ile çalıştığı sırada makinanın kayması sonucu kolunu kestiği ve % 36,2 oranında malul kaldığı belirlenmiştir.Dosyada aldırılan kusur heyet raporunda kazanın meydana gelmesinde iş güvenliğine ilişkin gerekli tedbirleri almaması nedeniyle davalı Bakanlığın % 70, davalı şirketin % 10, kişisel güvenliğine ilişkin gerekli tedbir ve özeni göstermemesi nedeniyle davacının % 20 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Kusur raporunun gerekçesi ve dağıtılan kusur oranları somut olayın özelliklerine uygundur.Davalı Bakanlık vekili zamanaşımı süresinin dolduğunu ileri sürmüş ise de iş kazasının 14.08.2014 tarihinde meydana geldiği dikkate alındığında 6098 sayılı TBK 146. maddesinde düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır.
    Hesap raporunun incelemesinde TBK 55. Maddesi uyarınca bir aykırılık bulunmadığı görülmüştür.
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, tarafların istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.” şeklindedir.
    G)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı;
    “Davacı vekili ile Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının; HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince; Esastan Reddine,” şeklindedir.
    H) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
    Dava, sigortalının iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemece, yerel mahkeme kararında işaret olunduğu üzere maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere Bölge Adliye Mahkemesi’nin karar tarihinde yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 7/3.maddesi gereğince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır. 7/4.maddesine göre de kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre ise kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar.Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, süre tutum dilekçesi veya gerekçeli istinaf dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni kanun yolu gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir.
    Davanın tümden kabul veya tümden reddedildiği hallerde, reddedilen bir talebi bulunmadığından davacının veya davacı yararına kurulan bir hüküm bulunmadığından davalının kararı temyizde ilke olarak hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmekte ise de tarafların kararın gerekçesini temyiz etme hakları bulunduğundan gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmelidir.
    Nitekim davacı ve davalı vekilinin kararın tefhiminden itibaren yasal süresi içerisinde sundukları istinaf yoluna başvurularına dair süre tutum dilekçeleri ile kararı istinaf ettiklerini beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
    Öte yandan 6100 sayılı HMK’da istinaf gerekçelerinin bildirilmesi için ve yine Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf incelemesinin süresini sınırlandıran bir hukuki düzenleme yer almamaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/09/2018 tarih ve 2018/9-584 E- 2018/1332 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
    1982 Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”Ayrıca Anayasanın 90’ıncı maddesinin son fıkrasında usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir.
    Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
    HMK"nın 27’nci maddesi uyarınca;
    "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
    (2) Bu hak;
    a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
    b) Açıklama ve ispat hakkını,
    c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir".
    Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
    Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
    Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.
    Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.
    Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir (6100 sayılı HMK’nın gerekçesi m. 32). Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
    Bütün bu açıklamalar doğrultusunda, davacı vekilinin 26/04/2017 tarihli yerel mahkemenin kısa kararına karşı süresi içerisinde verdiği 28/04/2017 tarihli süre tutum dilekçesiyle istinaf kanun yoluna başvuruda bulunduğu, gerekçeli istinaf dilekçesini de kararın kendisine 08/06/2017 tarihinde tebliğinden itibaren makul bir süre içerisinde 21/06/2017 tarihinde verdiği ve gerekçeli istinaf dilekçesinin Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunu incelediği 01/11/2017 tarihinden önce dosya kapsamına girmiş olduğu dikkate alındığında, davacı istinaf isteminin gerekçelerini içeren dilekçenin incelenmek suretiyle, davalı tarafın istinaf taleplerinde olduğu gibi, davacının istinaf talepleri hakkında da bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.O halde Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, davacı vekilinin gerekçeli istinaf sebeplerinin makul süre içerisinde sunulduğu değerlendirmek suretiyle davacının gerekçeli istinaf başvurusu hakkında da bir karar vermekten ibarettir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve taraf vekillerinin bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın incelenmek üzere BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, davacı ile davalılar yararına takdir edilen 2.037.00 TL duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 19/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi