(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/29139 E. , 2020/5233 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 22.06.2011-02.07.2013 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işverence haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karara karşı yasal süresi içinde taraf vekilleri temyiz yoluna başvurmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında iş akdinin kim tarafından fesh edildiği uyuşmazlık konusudur.
İşverene ait bir ya da birkaç işyerinde belli bir süre çalışmış bir işçinin, işini kaybetmesi halinde işinde yıpranması, yeni bir iş edinmede karşılaşacağı güçlükler ve işyerine sağladığı katkı göz önüne alınarak, geçmiş hizmetlerine karşılık işveren tarafından işçiye kanuni esaslar dahilinde verilen toplu paraya “kıdem tazminatı” denilmektedir. Kıdem tazminatının koşulları, hesabı ve ödeme şekli doğrudan İş Kanunlarında düzenlenmiştir. Kıdem tazminatı, feshe bağlı haklardan olsa da, iş sözleşmesinin sona erdiği her durumda talep hakkı doğmamaktadır.
Somut olayda; davacı 02.07.2013 tarihinde şirkete göndermiş olduğu ihtarname ile iş akdinin şirket yetkilisi ... tarafından sözlü olarak işyerinde ve tüm çalışanlar önünde defol git burada artık çalışmıyorsun denilerek fesh edildiğini ileri sürmüş, davalı ise davacının işyerini terk ettiği ve 02-05 Temmuz 2013 tarihleri arasında devamsızlık yaptığını savunmuştur. Mahkemece ; “dosya kapsamından, 02.07.2013 tarihinde şirket sahibi ... ile ..."nin bir müşteriye bilgi verilmesi sonrası, bilginin mahiyeti ile ilgili olmak üzere tartıştıkları, tartışma esnasında ..."ın ..."ye uyarı niteliğinde, işi ile ilgili sözler söylediği ancak iddianın aksine ..."ın ..."ye yönelik iş akdini fesih niteliğinde bir söz söylemediği, beyanlarının bu şekilde anlaşılmasının davacı ..."nin subjektif değerlendirmesi olduğu, ..."nin uyarıyı fesih gibi kabullenip işyerini terk ettiği, bu itibarla işverinin davacıyı 4857 sayılı kanunun 25.maddesi uyarınca işten çıkarmasının söz konusu olmadığı, davacının iş akdini kendisinin sona erdirdiği, bu itibarla davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığı,” gerekçesi ile davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının reddine karar verilmiştir.
Dosya içindeki belgelerin incelenmesinde davacı tarafından işyerinden kovulması nedeni ile alacaklarının ödenmesi için davalıya 02.07.2013 tarihinde ihtarname keşide edildiği, davalı tarafından ise 02.07.2013 tarihinde işyerine mazeretsiz gelmediği gerekçesi ile ihtarname keşide edildiği yine davalı tarafından 05.07.2013 tarihli ihtarname ile davacının 02-05 Temmuz 2013 tarihlerinde işe mazeretsiz gelmediği gerekçesi ile iş akdinin haklı nedenle fesh edildiği bildirilmiştir. Dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından iş akdinin davalı işveren tarafından fesh edildiği anlaşılmaktadır. Davalı işveren iş akdini kendisinin haklı sebeple fesh ettiğini iddia ve ispat edemediğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığının kabulü gerekirken iş akdinin davacı işçi tarafından haklı olmayan nedenle fesh edildiği belirtilerek kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında davacının ücret alacağı uyuşmazlık konusudur.
Somut uyuşmazlıkta, davacı dava dilekçesinde, işe girdiği ilk yıl 400,00 TL, ikinci yıl ise 600,00 TL maaş ile çalıştığını, banka hesabına yatırılan asgari ücretin bu miktardan fazla olan kısmının işten çıkarılma tehdidi ile geri alındığını beyan ederek maaş alacağının ödenmesini istemiştir. Mahkemece davacının maaş alacağının olmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. Ancak varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Davacı ve davalı ortak tanığı ..., “... ben 600,00 TL maaşla çalışıyordum,....maaşlarımızı bankadan alıyorduk, bankaya asgari ücret üzerinden yani 800,00 TL yatıyordu, ben 600,00 TL"ye anlaştığım için 200,00 TL"yi kasaya bırakıyordum, maaş iadesi diye kayıt altına alındığını tahmin ediyorum,...” şeklinde, davalı tanığı ... ise “....davacı asgari ücret üzerinden maaş alıyordu, maaşı bankaya yatıyordu, ayın beşinden beşine çalışanlar maaşlarını alır, ancak çalışanlar maaşın bir kısmını iade ederler, ayın yirmisinde prime göre tekrar kendilerine bir miktar para verilir,...” şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Bu duruma göre gerek davacı tanıklarının gerekse de ortak tanık ... ile davalı tanığı ..."nun, ücretin bir kısmının iade edildiğine dair beyanlarının davacının iddiasını doğrular nitelikte olduğu göz önüne alınarak bilirkişi ..."ın 03.09.2015 tarihli raporunda ücret alacağına yönelik olarak yapılan hesaplamaya göre ücret alacağının kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 01.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.