Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/18836
Karar No: 2014/19828
Karar Tarihi: 18.12.2014

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/18836 Esas 2014/19828 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/18836 E.  ,  2014/19828 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tüm mirasçılar adına tescil ile ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Davacılar, miras bırakanları ...."nın 21.12.2002 tarihinde öldüğünü, 21.08.1974 tarih 217 cilt 38 sıra no"da kayıtlı taşınmazdaki payını tek kız çocuğu olan ..."nun üzerine geçirmek istediğini,ancak muvazaalı işlemi engelleyebilmek için önce taşınmazı dava dışı ...devrettiğini, ....l"in anılan taşınmazı Kadın"ın kocası olan davalı ..."ya muvazaalı olarak aktardığını,işlemlerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını,davalının taşınmazı yıllardır kullanıp kendilerine bedel ödemediğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;davacılar mirasbırakanı ..."un, paydaşı bulunduğu tapulu taşınmazdaki payını 27.12.1994 tarihinde dava dışı ...."e satış suretiyle temlik ettiği,..."in de sözkonusu payı 16.05.1995 tarihinde satış göstererek murisin damadı olan davalıya aktardığı,murisin 21.12.2002 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar ile dava dışı mirasçılarının kaldığı anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki,eldeki dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tüm mirasçılar adına tescil ile ecrimisil isteklerine ilişkin olup, davacılar dava dilekçesinde bütün istekleri yönünden dava değerini 2.000,00-TL göstermiş ve bu değer üzerinden harç yatırmışlar,yargılama sırasında yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu doğrultusunda taşınmazın belirlenen değeri üzerinden eksik harç tamamlatılmış, ecrimisil bakımından başlangıçta veya yargılama sırasında hiç harç yatırılmadığı anlaşılmıştır.
    Bilindiği üzere; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 120 ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın elatılan yerin değeri ve talep edilen ecrimisilin toplamından; elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 sayılı İ.B.K.), tapu iptali ve tescil davalarında ise dava konusu taşınmazın değerinden ibaret olacağı tartışmasızdır.
    Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini ve harcı yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30. ve 32.maddelerinde hükme bağlamıştır.
    Ne var ki, ileri sürülen hususların değerlendirilebilmesi öncelikle yöntemine uygun olarak açılmış ve harçlandırılmış bir dava ile mümkündür.
    Öyle ise;öncelikle davada ileri sürülen isteklerden ecrimisil isteği bakımından davacılara istenen ecrimisil miktarının ve dönemlerinin açıklattırılması, belirlenen dava değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulması doğru değildir.
    Diğer taraftan; davacılar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açtıkları dava da tapu iptal ve tüm mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuşlardır. Ne var ki; murisin 21.12.2002 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar ile dava dışı mirasçılarınında bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.
    Hemen belirtilmelidir ki;elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
    Türk Medeni Kanununun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, Türk Medeni Kanununun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
    Türk Medeni Kanununun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
    Diğer taraftan;bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 237. (818 sayılı Borçlar Kanunu md 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince, davanın tereke adına açıldığı ve dava dışı mirasçıların bulunduğu halde, dava dışı mirasçıların olurun alınmadığı, ya da miras şirketine temsilci atanmadığı görülmektedir.
    Hâl böyle olunca öncelikle,davada ileri sürülen ecrimisil isteği bakımından davacılara istenen ecrimisil miktarının ve dönemlerinin açıklattırılması, belirlenecek değer üzerinden yukarıda belirlenen ilkeler ve düzenlemeler gözetilmek suretiyle harcın tamamlattırılması, bu koşul yerine getirildiği takdirde ecrimisil davasına devam edilmesi, tapu iptal ve tescil davasındaki istek gözetilerek davada yer almayan mirasçıların olurunun alınması ya da miras şirketine Türk Medeni Kanunu"nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi sağlanıp davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi, ondan sonra;yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması,çekişmeli taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerinin keşfen saptanması, tüm malvarlığı içindeki oranının belirlenmesi, mirasbırakanın taşınmazlarını satmasını gerektirecek haklı ve geçerli bir nedeninin bulunup- bulunmadığının saptanması, mirasbırakanın iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, toplanmış ve toplanacak tüm delillerin değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi