1. Hukuk Dairesi 2014/15725 E. , 2014/19847 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen kimlik bilgilerinin düzeltilmesi davası sonunda yerel mahkemece davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava; tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkin olup mahkemece; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının 119 ada, 46, 48, 54, 56, 71, 77 ve 78, 124 ada, 24 ve 26 parsel, 126 ada, 21 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan...."a ait olduğunu,miras yoluyla intikal ettiğini, çekişmeli taşınmazlarda elbirliği halinde malik olduğunu, tapu kaydında "..." olan adının "..." olarak hatalı yazıldığını, bu nedenle tapuda resmi işlemlerin yapılamadığını belirterek eldeki davayı açtığı, davacının 06/11/2013 tarihli ilk duruşmaya gelmediği, mahkemece, duruşma gününden haberdar olunduğu halde duruşmaya gelinmediği ve mazeret de bildirilmediği, davalı kurum vekilinin de davayı takip etmediği yönünde beyanda bulunduğu gerekçeyle dosyanın işlemden kaldırıldığı, yasal süresinde yenilenmeyince de davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmektedir.
Bilindiği gibi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 150. maddesinde belirlenen kuralların uygulanabilmesi için, anılan maddenin birinci fıkrasında vurgulandığı üzere, tarafların usulüne uygun şekilde duruşmaya davet edilmiş olmaları zorunludur.
Ne var ki, dava dilekçesinde davacının açık adresinin "... Mahallesi, ... Sokak,No: 28 ...." olarak yazıldığı halde mahkemece ilk duruşma gününün tebliği için çıkarılan tebligatın "... Mahallesi, ... Sokak, No:30,..ı no:1 ...- . ... " adresine tebligat çıkarıldığı, tebliğin Tebligat Kanunu 21/2. maddesi uyarınca yapıldığı, dolayısıyla 06/11/2013 tarihli ilk duruşma gününün davacı tarafa tebliğ edilmediği; başka bir deyişle, davacı asilin duruşma gününden haberdar edilmediği, taraf teşkili konusunda gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim davacı da temyiz dilekçesinde; dava dilekçesinin usüne uygun olarak kendisine tebliğ edilmeyerek savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu"nun 27. maddesi (1086 sayılı HUMK" nun 73. maddesi) hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.
O halde; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu söylenemz. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delâletiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda, dava dilekçesinin yöntemine uygun olarak tebliğ edilmediği ve bunun sonucu olarak da davacının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı açıktır.
Hâl böyle olunca; davacı yana usulüne uygun olarak duruşma gününün tebliğ edilmesi, taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, aksi halde 6100 sayılı HMK"nin 150. maddesinin uygulanması gerekirken usulsüz tebligat ile yetinilip yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.