20. Hukuk Dairesi 2015/7805 E. , 2016/7382 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişi vekili 16/05/2013 havale tarihli dilekçe ile, Birlik köyü 1593 ve 1594 parsel sayılı taşınmazların, vekil edenler adına tapuda kayıtlı olduğunu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/137 E. - 2012/171 K. sayılı kararı ile taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini ve bu kararın 08/02/2013 tarihinde kesinleştiğini belirterek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere 10.000.-TL maddi tazminatın, zarar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep etmiş, 19/06/2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile (ilave harç yatırılmış) fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere tazminat miktarı 105.000.-TL’ye yükseltilmiş ve zarar tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasını istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne; dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının bilirkişilerin 29/05/2014 tarihli raporunda belirtilen toplam 105.000,00.-TL tazminatın 10.000,00.-TL"sinin dava tarihi olan 27/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte, kalan 95.000,00.-TL"sinin ise ıslah tarihi olan 19/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
... ilçe, Birlik köyü 605 parsel sayılı 452.800 m² yüzölçümündeki tarla niteliğindeki taşınmazın yörede yapılan tapulamada kişiler adına kadastro tesbiti yapılmış ve dava konusu 1593 ve 1594 sayılı parseller, 605 parsel sayılı taşınmazda yapılan parselasyon işlemi sonucu davacı ... adına tescil edilmiştir.
Dosyaya getirtilen tapu kayıtları ile belgelerin ve kesinleşmiş ilâm örneklerinin incelenmesinde; dava konusu 1593 ve 1594 parsel sayılı taşınmazların davacı taraf adına olan tapu kaydının ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/137 E. - 2012/171 K. sayılı dava dosyasında dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından tapu kaydının iptaline karar verildiği, kararın 08/02/2013 tarihinde kesinleştiği ve hükümlerin henüz infaz edilmediği anlaşılmaktadır. Eldeki dava 16/05/2013 tarihinde açılmıştır.
4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücû eder." hükmü yer almakta olup bu düzenlemeye göre devletin sorumluluğu resmî sicile güvenden doğan kusursuz sorumluluktur. Sicile güvenden doğan kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve aynî hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü, sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 49. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanan tazmini sorumluluk, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte doğar ve zamanaşımı süresi
başlar. 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin varlığının kabulünde; tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararların karşılanması amacını güden Devletin tazmini sorumluğu ise; mülkiyetin el değiştirdiği veya mülkiyetin elden çıktığı ve benzeri biçimlerde mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği, diğer bir anlatımla, bir yerin kamu malı niteliğinde orman veya mera, yaylak, kışlak olması, kıyı kenar çizgisi içerisinde kumluk alanda kalması nedeniyle tapu kaydını iptal eden mahkeme kararının kesinleştiği tarihte başlar. Bu durumda, taşınmazın makul ve gerçek değerinin saptanmasında dava tarihi değil, mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği ve zararın doğduğu tarih esas alınmalıdır.
Mülkiyet hakkının tamamen elden çıkması ya da içinin boşaltılmış olması nedeniyle hükmedilecek tazminatın, taşınmazın yukarıda izah edilen değerlendirme tarihindeki değerinin 2942 sayılı Kanunun 11. maddesine göre belirlenmesi gerekmektedir. Anılan maddenin 11/1-(f) ve (g) bentlerine göre, arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma (değerlendirme) tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, arsalarda ise kamulaştırma (değerlendirme) gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre belirlenecek satış değeri üzerinden belirleneceği açıklanmaktadır. O halde, taşınmazın tazminata esas değeri saptanırken, niteliğinin arsa mı yoksa tarla mı olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay"ca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vd.) yararlanan ve meskûn yerler arasında bulunması; taşınmaz nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumunun, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanaklarının, belediye merkezine uzaklığının, kullanım biçimi itibariyla iskan amacına yönelik yapılaşma olasılığı bulunup bulunmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, nazım ve uygulama imar planı içerisinde bulunmayan ve etrafı meskûn olmayan bir taşınmazın, sırf fiilen tarım yapma imkanı bulunmadığından ve özel parselasyona tabi tutulduğundan bahisle arsa niteliğinde olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece taşınmazın niteliğine ilişkin yapılan inceleme ve araştırma yeterli görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için, çevresinde meskun mahal bulunmayan ve yakın çevresi tarım arazileri ile çevrili olan taşınmazın yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında sayılıp sayılamayacağı yeniden araştırılarak değerlendirilmeli; taşınmazın bu ilkelere göre arsa vasfında olmadığının saptanması halinde en yakın tarım arazilerinin nitelikleri gözönünde tutularak tarımsal gelir metoduna göre taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak tarihteki değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 22/06/2016 günü oy birliği ile karar verildi.