21. Hukuk Dairesi 2015/14291 E. , 2015/19651 K.
"İçtihat Metni" Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Lüleburgaz İş Mahkemesi
TARİHİ : 28/04/2015
NUMARASI : 2014/402-2015/125
Davacı, sigortalılık başlangıcı ve sigortalılığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 1479 sayılı Kanuna tabi olarak geçen çalışmaları nedeniyle sigorta başlangıç tarihinin 13/03/1989 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Dairemizin bozma ilamından sonra mahkemece istemin kabulü karar verilmiş ise de, varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 24.7.2003 tarihli 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"ya eklenen Geçici 18. maddesinde “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı ancak bu Kanuna göre zorunlu, sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir. Aynı şekilde 8.5.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde, "Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğünün bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlayacağı; ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunmak ve kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
Tüm bu düzenlemelerde ortak nokta, tescilin belirtilen tarihlerden sonra yapılmasına karşın, Kanunda tanınan süreler içinde borçlanma hakkının kullanılabilecek olmasıdır. Kanunda, sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin başlaması için öngörülen tarihlerden itibaren, borçlanma hakkı belirtilen bu süreler dahilinde kullanılmalıdır. Bu süreler içinde borçlanma hakkının kullanılmaması halinde ise, sonrasında Bağ-Kur sigortalılığının tespitine olanak bulunmamaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının bulunmadığı, 10.08.1998 tarihinden itibaren potansiyel mükellef olarak vergi kaydının bulunduğu, 1993-1999 yılları arasında olarak SSK lı çalışmalarının olduğu, 13.03.1989-13.08.2005 tarihleri arasında Esnaf Odası kaydının ve sicil kaydınınolduğu, 02.04.2012 tarihinde borçlanma isteğinde bulunduğu, davanın 28.09.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; Davacının zorunlu sigortalılık koşullarına sahip olduğu dönemde ve 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde belirtilen sürede zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescili yönünde herhangi bir talebi bulunmayanların zorunlu Bağ-kur sigortalısı olması mümkün olmadığından, davacının davalı Kuruma Bağ-Kur sigortalısı olmak üzere tescil başvurusunda bulunmadığı değerlendirilerek davanın kabulü yerine reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.