22. Hukuk Dairesi 2015/33875 E. , 2016/565 K.
"İçtihat Metni"
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi
DAVA : Davacı vekili; müvekkilinin davalı işverenin bankacılık okulunda eğitim gördüğünü, barınma, konaklama ve beslenme ihtiyacını kendi karşıladığını, 31.07.2006 tarihinde ise başka bir bankanın sınavını kazanarak istifa ettiğini, bu sırada işe girerken cezai şart olarak belirlenmiş olan 14.438,69 TL"yi cebri icra takibi tehditi altında ödediğini, daha sonra bunun fahiş ve haksız olarak alındığını, cezai şartın eğitim gideri ile sınırlı olması gerektiğini, öğrenci maaşının da eğitim gideri sayılamayacağım belirterek cezai şart olarak ödenen paradan şimdilik 10.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, sözleşme gereğince cezai şartın hesaplanmasında eğitim süresinin dikkate alındığını, eğitim karşılığı olduğundan tek taraflı kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, cezai şartın geçerli olduğu kabul edildiğinde, davacının sözleşme gereğince geçerli olan ve fakat miktarı fahiş olarak belirlendiği iddiası ile yine sözleşmeye dayanarak açtığı davada mülga Borçlar Kanunu"nun 125. maddesine göre on yıllık zamanaşımı uygulanmakla, aksi kabul edilse dahi, sebepsiz zenginleşmede istirdat zamanaşımı ödeme ile değil yapılan ödemenin haksızlığın öğrenildiği tarihte başlar denilmekle işin esasına girilmiş ve davacının eğtim gideri harici kısım için borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Karar, Dairemizin 25.05.2015 tarihli 2014/7927 esas ve 2015/18238 karar sayılı ilamıyla, özetle, "...Davalı tarafından ödeme anından itibaren bir yıllık sürenin geçtiği ve davacının talebinin zamanaşımına uğradığı defi olarak ileri sürülürken davacı tarafından haksız bir ödeme varsa öncesinde öğrenildiğinin ve davacının talebinin zamanaşımına uğramadığının ifade edildiği görülmektedir. Davacı söz konusu bankacılık okulunda 28.03.2005-31.01.2006 tarihleri arasında eğitim görmüş ve 31.07.2006 tarihli belge ile istifa etmekle 07.08.2006 ve 09.08.2006 tarihinde tahahhütnamede belirtilen ödemeleri yapmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde, “Haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dava, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna ıttılaı tarihinden itibaren bir sene müruriyle ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren on senenin müruriyle sakıt olur. Eğer mal iktisabı mutazarrır olan taraf aleyhinde bir borç teşkilinden ibaret ise mutazarrırın hakkı müruru zaman ile sakıt olmuş olsa bile, bu borcu ifa etmez.” denilmiştir. Hükümden de anlaşıldığı üzere, sebepsiz zenginleşme bakımından biri kısa diğeri uzun olmak üzere iki tip zamanaşımı öngörülmüştür. Kısa olan zamanaşımı süresi bir yıl iken uzun olan zamanaşımı süresi on yıldır. Bu zamanaşımı sürelerini birbirinden ayıran nokta ise işlemeye başladığı anlarının farklı olmasıdır. Kısa zamanaşımı süresi, geri alma hakkının öğrenildiği anda işlemeye başlarken uzun zamanaşımı süresi geri alma hakkının doğduğu anda işlemeye başlar.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde her ne kadar zamanaşımı definde bulunan davalının, davacının geri alma hakkını cezai şartın ödenmesi anında öğrendiğini ve dolayısıyla davacının sebepsiz zenginleşme kaynaklı iade talebinin zamanaşımına uğradığını ispatlaması gerekmekteyse de davacının istifa ile ödeme yapması ve dava dilekçesinde broçlu olduğu kişilere borcunu öderken kredi işlemleri ile haksız ödemde bulunduğunu öğrenmesi iddiasının gerçeklik ile uyumlu olmayışı gözönüne alındığında dava tarihinden çok daha önce ve ödeme ile öğrenilmiş olan dava konusu hakkında zamanaşımı süresi dolmaktadır. Bu sebeple davanın reddine karar vermk gerekirken esasına girilerek inceleme yapılması hatalıdır." grekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada, haksız zenginleşmede biri öğrenme ile diğeri zenginleşme ile başlayan kısa ve uzun zamanaşımı olduğu, kısa zamanaşımının zarar görenin istirdata hakkı olduğunu öğrendiği tarihden itibaren başlayacağı,bir kimsenin aslında haksız olduğunu bildiği bir ödemeyi yapmasının eşyanın tabiatına aykırı olacağından burada kanunun özellikle öğrenme tarihini esas aldığı, bu sebeple ödeme tarihinde öğrenme olgusunun varlığının bir karine olarak da kabul edilemeyeceği, buna göre haksız zenginleşen, zarar görenin, ödemenin haksızlığını öğrendiği tarihi ve buna göre de zamanaşımı süresinin dolduğunu ispatlaması gerektiği, davada bu hususun ispatlanamadığı, davacının bu ödemeyi yapmak için kredi kullandığı kişilere borcunu öderken öğrenmesi iddiasının gerçeğe uygun olmamasının ayrı bir husus, haksızlığı öğrenmesinin ayrı bir husus olduğu, başka bir deyişle davacının bu iddiası gerçeğe uygun olmasa dahi bu hususun, ödeme sırasında haksızlığı bildiğini ispatlamayacağı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme kararı kanuni süresi içinde davalı tarafça temyiz edilmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"na 6352 sayılı Kanunu"nun 40. maddesiyle eklenen geçici 2. maddesi Uyarınca Dairemizin, direnme kararını öncelikle inceleme yetki ve görevi olduğu anlaşılmakla yapılan inceleme sonucunda, her ne kadar mahkeme kararı yazılı gerekçeyle Dairemizin 25.05.2015 tarihli kararıyla bozulmuş ise de, mahkemenin yukarıda anılan direnme gerekçesi yerinde görülmekle,direnme kararının bozma gerekçesine göre uygun bulunmasıyla, Dairemizin 25.05.2015 tarihli, 2014/ esas ve 2015/karar sayılı bozma ilamının ortadan kaldırarak; dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan kanuni ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici ek ikinci maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinn temyiz edene yükletilmesine, 14.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.