3. Hukuk Dairesi 2014/9605 E. , 2014/15185 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SİLİVRİ AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2013
NUMARASI : 2013/163-2013/604
Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı, davalı ile 12.02.2013 tarihinde boşandıklarını, boşanma kararı ile birlikte davalı lehine aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davalının boşandıktan sonra sigortalı olarak çalışmaya başladığını ileri sürerek, davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı, iş buldukça çalıştığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile TMK"nun 176.maddesi uyarınca, Silivri 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/804 E.- 2012/38 K. sayılı kararı ile davalı yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine ilişkindir.
TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu"nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K.; 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda, ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, tarafların 12.02.2013 tarihinde boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte davalı lehine aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, SGK kayıtlarına göre, davacının herhangi bir sosyal güvencesinin olmadığı, davalının 15.02.2013 tarihi itibariyle 4/a kapsamında sigortalı olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Davalının sadece aktif SGK çalışanı olduğu belirlenmiş olup, hakkında başkaca bir araştırma yapılmamıştır.
Nafaka alacaklısı kadının aldığı asgari ücretin; yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Davalının asgari ücret ile çalışıyor olması nafakanın kaldırılmasına değil, azaltılmasına etki edecek olgulardandır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davalının ekonomik ve sosyal durumu ayrıntılı olarak araştırıldıktan sonra tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, davalının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı kabul edilerek, nafakanın (çoğun içinde azı da vardır ilkesi gereğince) TMK"nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.
Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde yoksulluk nafakasının tümden kaldırılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.