10. Hukuk Dairesi 2008/14500 E. , 2010/2065 K.
"İçtihat Metni".....
Davacı ..... vekili, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan zararın, 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi hükmü gereğince davalı işverenden rücuan tazminini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü yönünde karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre; davacı Kurum vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (dış tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas - 2006/106 Karar numaralı kararı ile 26’ncı maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibarelerinin Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının, Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması; iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı 21.03.2007 gününden sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi uyarınca yürürlükteki kanunları
.....
uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26’ncı maddedeki anılan ibarelerinin iptali ile Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin, tazmin sorumlularının kusuruna karşılık gelen tutarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereklidir.
Bu bağlamda hemen belirtmek gerekir ki; 506 sayılı Kanun uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar (dış tavan) hesabı yapılması gerekmediği gibi; tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü ödemenin Kurumun rücu alacağından düşülmesine imkan bulunmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Zira bu tür rücu davaları Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce halefiyet esasına göre açılmakta iken, iptal kararından sonra kanundan doğan bağımsız rücu alacağına dönüşmüş olup, yasa maddesi bu haliyle yorumlandığında peşin sermaye değerli gelirlerde oluşan artışların istenilemeyeceği sonucuna ulaşılacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur.
İnceleme konusu dava yönünden; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular, davalının %70 oranındaki kusur ve sorumluluk durumu, bu tür rücu davalarında faiz başlangıcının, gelirler yönünden gelir bağlama kararının Kurumun yetkili organınca onaylandığı tarih, giderler yönünden ise sarf ve ödeme tarihleri olduğu hukuksal gerçeği göz önünde bulundurulduğunda;
a-) Sigortalıya bağlanan sürekli iş göremezlik geliri davacı Kurumun yetkili organınca 10.02.2006 günü onaylanmasına karşın, anılan gelir yönünden faiz başlangıç tarihinin mahkemece maddi hataya dayalı olarak 10.02.2005 olarak belirlenmesi,
b-) Sigortalıya farklı tarihlerde geçici iş göremezlik ödeneği ödenip tedavi giderinde bulunulduğu belirgin olmakla, anılan giderler yönünden her bir sarf ve ödeme tarihlerinin, karşılık geldiği tutarla ve istemle sınırlı olarak faiz başlangıcına esas alınması gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, dava konusu tüm giderler için faiz başlangıcının ilk ödeme ve sarf tarihi olarak saptanması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 438’inci maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
....
S O N U Ç : Hükmün; ikinci paragrafında yer alan “10.02.2005” tarihinin çıkartılarak yerine “10.02.2006” tarihinin yazılmasına, üçüncü paragrafında yer alan sözcüklerin çıkartılarak yerine “Geçici iş göremezlik ödenekleri yönünden, toplam ödenek tutarının %40’ına karşılık gelen 699,33 TL.nin her bir ödeme tarihinden itibaren,” sözcüklerinin yazılmasına, dördüncü paragrafında yer alan “18,96 TL hastane masrafının sarf tarihi olan,” sözcüklerinin çıkartılarak yerine “Tedavi giderleri yönünden, 10,78 TL.nin 15.04.2005, 8,17 TL.nin” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 18.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......