10. Hukuk Dairesi 2008/13832 E. , 2010/2066 K.
"İçtihat Metni".......
Davacı ........ Başkanlığı vekili, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu yaşamını yitiren sigortalının hak sahibi konumundaki annesine yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan zararın, 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi hükmü gereğince davalı işverenden rücuan tazminini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü yönünde karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (dış tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas - 2006/106 Karar numaralı kararı ile 26’ncı maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibarelerinin Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının, Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması; iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı 21.03.2007 gününden sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi uyarınca yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26’ncı maddedeki anılan ibarelerinin iptali ile, Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin, tazmin sorumlularının kusuruna karşılık gelen tutarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereklidir.
./..
-2-
Bu bağlamda hemen belirtmek gerekir ki; 506 sayılı Kanun uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar (dış tavan) hesabı yapılması gerekmediği gibi; tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü ödemenin Kurumun rücu alacağından düşülmesine imkan bulunmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Zira bu tür rücu davaları Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce halefiyet esasına göre açılmakta iken, iptal kararından sonra kanundan doğan bağımsız rücu alacağına dönüşmüş olup, yasa maddesi bu haliyle yorumlandığında peşin sermaye değerli gelirlerde oluşan artışların istenilemeyeceği sonucuna ulaşılacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur.
İnceleme konusu dava yönünden; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular ile meydana gelen iş kazasına ilişkin olarak ilgililere yüklenen kusur durumu göz önünde bulundurulduğunda; mahkemece, yürütülen yargılamada yapılan değerlendirme sonunda, hak sahibine bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile sosyal yardım zammı doğru belirlenmiş ise de, davaya konu istemin, davalıdan tazmini gereken tutar sınırları içerisinde kaldığı dikkate alındığında, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, mahkemece, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, ilk peşin değer ve sosyal yardım zammı toplamına %25 oranı uygulanması sonucu eksik rücu alacağının hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 438’inci maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
S O N U Ç : Hüküm fıkrasında yer alan sözcüklerin çıkartılarak yerine;
“1-) Davanın kabulüne; 8.598,25 TL. sürekli iş göremezlik geliri ile 193,50 TL. sosyal yardım zammının 23.08.2005 tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine,
2-) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince belirlenen 1.055,00 TL. avukatlık ücretinin davalıdan alınarak vekil ile temsil olunan davacı Kuruma verilmesine,
3-) 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince belirlenen 474,75 TL. karar ve ilâm harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
4-) Yargılamada harcanan 684,10 TL. giderin davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine,” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......