3. Hukuk Dairesi 2014/8495 E. , 2014/15294 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2012
NUMARASI : 2012/547-2012/1032
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2009 yılında kesinleşen ilamla boşandıklarını, 2005 doğumlu müşterek çocuklarının velayetinin müvekkiline verildiğini, çocuk lehine aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, müşterek çocuğun eldeki dava tarihi itibariyle 7 yaşında olduğunu ve ilköğretime başladığını, davalının ödemekte olduğu aylık 1.000,00 TL nafakanın çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını, davalı babanın pilot olup, aylık 20.000,00 TL gelirinin bulunduğunu belirterek; nafakanın aylık 4.000,00 TL"ye yükseltilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin oğlu için özel sağlık sigortası yaptırdığını, çocuğun okul giderlerinin tümünü karşıladığını, davacı annenin hostes olup, aylık 4.500,00 TL kazandığını, ailesinin evinde oturup kira giderinin bulunmadığını, nafakanın niteliği ve annenin ekonomik durumu göz önünde bulundurulduğunda annenin çocuğun giderlerine katkıda bulunmasının gerektiğini, bu bağlamda talep edilen artırım miktarının fahiş olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; taraflar duruşmaya davet edilmeden, HMK"nın 320/1 maddesine dayanılarak dosya üzerinde karar verilmiş, 1.000,00 TL olarak ödenmekte olan iştirak nafakası aylık 3.000,00 TL"ye çıkarılmış, hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir.
Dava; boşanma ilamıyla birlikte hükmedilen iştirak nafakasının artırılması istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu davanın esasına yönelik karar verilip verilemeyeceği ve takdir edilen artırımın hakkaniyete uygun olup olmadığı hususunda toplanmaktadır.
Savunma hakkı Anayasada güvence altına alınmış haklardandır. Buna göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. (1982 Anayasası m. 36)
Karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK"nın 27.maddesi hükmüne göre, davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının tarafların açıklamalarını dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır.
Bu bağlamda hakim, tarafları dinlemeden, açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için onları kanuna uygun biçimde duruşmaya davet etmeden karar veremez. (YHGK 2009/52 E., 2009/105 K.)
HMK"nın 297/1-c bendine göre mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalar ile bunlardan çıkarılan sonuçlar ve hukuki sebeplerin bulunması gerekir. Bunun için de tarafların duruşmaya davet edilip, dinlenmeleri gerekir.
Her ne kadar HMK"nın 320/1.maddesinde, taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden karar vereceği belirtilmiş ise de; bunun ancak ön inceleme aşamasında ve mümkün olan hallerde olduğu belirtilerek uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir.
HMK"nın 137. maddesinde; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön incelemede dava şartlarının ve ilk itirazların inceleneceği, uyuşmazlık konularını tam olarak belirlenip, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemlerin yapılacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onların sulhe teşvik edileceği düzenlenmiştir. Bu bağlamda, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez. Dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan ön inceleme işlemleri, dava şartları ve ilk itirazlardır.
Dava şartları ve ilk itirazlarda eksiklik yoksa diğer ön inceleme işlemleri için duruşma açılmalıdır. Dava şartları ve ilk itirazlar dışında ön inceleme işlemlerinin duruşmalı olarak incelenmesi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra gerekli görülmesi halinde tarafların tahkikat için duruşmaya davet edilerek davanın esasına yönelik karar verilmesi gerekir.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; mahkemece, tensip zaptının taraflara, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden sonra ön inceleme duruşması yapılmadan, duruşma günü için taraflara davetiye çıkartılmadan dosya üzerinden ve davanın esasına yönelik karar verildiği, bu şekilde tarafların hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece; dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra, öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi; dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra gerekli görülmesi halinde tahkikat duruşmasına geçilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tüm bu hususlar göz ardı edilmek suretiyle tarafların hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde yazılı şekilde talebin esasına yönelik karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; yukarıda belirtilen esaslar ışığında ön inceleme duruşması için bir gün belirleyerek tarafları davet etmek, ardından duruşmada HMK"nın 140. ve devamı maddelerini uygulamak olmalıdır.
Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ. Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.